This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

orman işletmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
orman işletmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2015 Pazartesi

Kereste işletmecilerinin Çevreyle ilişkisi nasıl olmalıdır

kereste fabrikasiGelişen teknoloji ve küreselleşen dünya kavramları içinde işletmeler hızlı değişime uyum sağlayabilmek için esnek bir yapıya sahip olmalıdırlar. Bu günümüzün koşullarının bir gereğidir. Her gün yeni çıkan kavramlar yükselen trendler hızlı bir değişimle işletmelerin karşısına çıkmaktadır.

İşletmelerin, çevresini görebilen, yaşadığı ve bağımlı olduğu doğal ve kültürel çevresiyle bütünleşebilen, dünyayı ve insanları daha iyi anlayabilen ve gözlemleyebilen, daha yapıcı ilişkiye açık olan ve sorumlu bir şekilde hareket eden bir anlayışla faaliyette bulunması gerektiğini belirtmiştir. Toplumda çevre bilincinin gelişmesiyle birlikte işletmelerde bu konuda önlem alma gayreti içine girmiştir.

Çevreye saygı göstermek birçok işletmenin temel prensibi olmuştur. Çevreci ürün geliştirmek ve kaynak israfını önlemek isteyen işletmeler ilk olarak geri dönüşüm sistemlerini oluşturmuştur. Daha sonra ise kirletici atık miktarını azaltmış yada o üretim yöntemleri terk edilmiştir. Temiz üretim de denilen çevre dostu teknolojilerle işletmelere yön verilmiştir. Böylece çevre dostu ya da diğer bir adıyla yeşil ürünler üretmeye başlayan işletmeler, yeşil ürün politikaları ve pazarlama stratejileri geliştirmiştir.

Kendilerini yeşil işletme olarak ilan eden bu işletmeler, bu özellikleriyle hem piyasadaki rekabet koşullarından kurtulmayı, hem de tüketici gözünde itibar sağlamayı amaçlamıştır. Yeşil işletmecilik, ekolojik dengeye en az zarar verecek, hatta bu zararı tamamen bertaraf edecek alternatifler üzerine odaklanmak, taşeronlarını ve tedarikçilerini bu zihniyetle seçmek, yeşil ürün ve hizmeti bir pazarlama stratejisi olmaktan öteye götürmek ve yeşil yaşam kalitesinin yaratıcısı olmak demektir.

Bu bağlamda işletmelerin yeşil sorumluluğu ve yeşil etiği, başta tüketiciler olmak üzere, toplumların diğer kesimlerinde de yeşil anlayışının yaygınlaşmasında itici güç haline gelmektedir. İşletmeler, yeşil ürün ve hizmet sunumuna önem verdikleri oranda, tüketicilerin çevreye olan duyarlılığı artacaktır. Bir işletmenin yeşil işletme olması için, geri dönüşüme önem vermesi, atık miktarını azaltması, temiz üretim yöntemleri kullanması, yeniden kullanılabilir ürünler geliştirmesi, kaynak kullanımında hassas olması gibi özelliklere sahip olması gerekmektedir.

31 Mayıs 2015 Pazar

Orman İşletmeciliği nedir

orman işletemsiOrman İşletmesi, Ormana ve ürünlerine olan ihtiyacı doğrudan doğruya ve dolayısıyla devamlı şekilde karşılamak amacıyla, hudutları belli ormanlarda üretim faaliyetinde bulunan iktisadi ünite olarak tanımlamıştır. Orman işletmeleri diğer işletmeler gibi iktisadi bir ünite olmasına karşın, kendine has bir takım özelliklere sahiptir.

Bu özellikler, kuruluş yeri özellikleri, fonksiyonel özellikleri, faaliyetlerine ilişkin (idare süresine) özellikler ve ekonomik özellikler olarak 4 gruba ayrılmıştır.

Orman işletmeleri kuruluş olarak geniş alanlara kurulurlar, arazi yapısı çok engebelidir. Bir çeşit arazi işletmesi olduklarından doğaya açıktırlar ve doğal şartlardan oldukça etkilenirler. Fonksiyonel olarak diğer işletmeler mal veya hizmet üretimi yaparken, orman işletmeleri mal ve hizmet üretimini bir arada gerçekleştirmektedir. Orman işletmeleri odun üretimi yönünden 20–200 yıl arasında değişen uzun bir üretim sürecine (idare süresi) sahipken, karlılık çoğu zaman ikinci plandadır.

Orman işletmelerinde üretim sürecinin uzunluğu yakın planda kar amacı taşıyan, özel sektör işletmecileri tarafından tercih edilmemeye neden olmaktadır. Orman işletmelerine yatırılan kapital, istenildiği zaman bir başka alana devir edilmemekte, üretim talebe göre ayarlanamamaktadır. Ayrıca, ürün olgunlaştıktan sonra hasat etme zorunluluğu yoktur. Porsuk’un Geray’a atfen bildirdiğine göre Ormancılık sektörü ürettiği pek çok mal ve hizmetlerle kendisi dışındaki pek çok sektöre girdi vermektedir.

Yani pek çok sektöre alt yapı oluşturmakta, hazır arz yaratarak etkin faaliyet göstermelerini sağlamakta, dolayısıyla makro amaçlara ulaşmada ve sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmede (istihdam, katma değer yaratma vb.) önemli bir sektör 14 görünümündedir. Bu özelliği nedeniyle ileri bağlantıları yüksek bir sektördür. Buna karşılık diğer sektörlerden pek az girdi aldığı için geri bağlantıları düşük bir sektördür. Sürdürülebilirlik birçok sektör için oldukça yeni bir kavram olmasına karşın, orman işletmeciliğinde sürdürülebilirliğin temel bileşenleri, çok eskiden beri uygulanmaktadır. Alman ormancı Georg Hartig, 1975 yılında, “sürekli ürün” kavramını gündeme getirmiştir. Bu kavramla ifade ettiği temel fikir, “odun arzının nesiller boyu sürekli olabilmesi için hasadın, büyümeyi geçmemesi gerektiği” olmuştur.

Bu anlayış Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da modern ormancılığın bel kemiğini teşkil etmiştir. Süreklilik prensibi, tarihsel gelişim süreci ile birlikte değerlendirildiğinde ormancılıkta sürekliliğin uzun yıllar boyunca sadece odun hâsılatı sürekliliği şeklinde ele alındığı anlaşılmaktadır. Yani başlangıçta orman işletmeciliğinde süreklilikten gelecekteki odun gereksinimini de sürekli olarak karşılama anlaşılmıştır. Ancak, kavram zaman içersinde toplumun değişen gereksinimlerine uyum sağlamış; ormanın ekolojik, ekonomik ve sosyo-ekonomik işlevleri de dikkate alınmaya başlanmıştır. Yani süreklilik kavramı, başlangıçtaki duruma göre daha geniş bir yelpazede orman ekosisteminin stabilitesini kapsayacak şekilde genişlemiştir.

Ormancılıkta sürdürülebilirliğin, iktisadi sürdürülebilirlik, ekolojik sürdürülebilirlik ve sosyo-politik sürdürülebilirlik şeklindeki üç bileşeni içerdiği ve buna silvikültürel sürdürülebilirliğin de eklendiği ifade edilmektedir. Silvikültürel sürdürülebilirlik, geleneksel orman iktisadı ders kitaplarında bulunan geleneksel odun ürünleri sürekliliği yaklaşımına karşılık gelmektedir. İktisadi sürdürülebilirlik, orman kaynağından elde edilen gelir akışına hitap etmektedir.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Ülkemizde Orman İşletmeciliği ne zaman başlamıştır

agacin kurutulmasiGünümüzde Türkiye’deki orman kaynaklarının mülkiyetinin büyük bir bölümü (%99.9’u) devlete aittir. Bu yüksek oranın tarihsel, sosyo-ekonomik ve köklü temelleri bulunmaktadır. Uzun dönemler boyunca ormanlar başıboş bir şekilde ve teknik bir kural gözetilmeden kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ormanlardan Tersane ve Tophane gibi ordu ve sarayın gereksinimlerini karşılamak ve saray sürülerinin otlatılması bakımından ilgilenmiştir. Yine bu devrede ormanların bir kısmı, çeşitli nedenlerle ve hüccetlerle (senet anlamında) özel iyelik altına girmiş, öteki kesimleri de “Cibali Mübaha” olarak su ve hava gibi herkesin yararlanmasına açık bırakmıştır.

Bu devreye “mutlak başıboş devre” denilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ormanlardaki bu başıboş yararlanmaları önlemek ve ormanlardan gelir sağlamak amacıyla etkin ve yoğun çabalar göstermesi Tanzimat Fermanı’nın ilanından (1839) sonra yoğunluk kazanmıştır.

Özellikle Kırım savaşından (1856) sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ülkeleri ile iyi ilişkiler kurması ve bu ülkelerin teşviki ile alt yapı kuruluşlarını gerçekleştirmek ve ormanlardan düzenli bir biçimde yararlanmak için çalışmalara girilmiş, bu ormancılık çalışmalarını hukuksal yönden düzenlemek için Orman Nizamnamesi adıyla bir tüzük hazırlanmış ve 1870 yılında yürürlüğe konmuştur. Bundan sonraki dönemlerde bu uygulamaları geliştirmek amacı ile girişimlerde bulunulmuş ve 1917 yılında “Ormanların Usulü İdarei Fenniyeleri Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminde 1920 yılında 39 sayılı “Baltalık Kanunu” çıkarılmış ve bu kanunla orman köylülerine hane başına ikişer hektar hesabıyla baltalık verilmesi öngörülmüştür. Ancak beklenen sonuç sağlanamadığı için 1924 yılında çıkarılan 484 sayılı “Devlet Ormanlarından Köylülerin İntifa Hakkı Kanunu” ile yürürlükten kaldırılmış ve tekrardan Orman Nizamnamesi’nde öngörülen esaslara dönülmüştür.

Devlet, mevcut orman varlığını devam ettirmek ve düzenli bir yararlanma sağlamak için 1924 yılında çıkartılan 504 sayılı “Türkiye’de Mevcut Bilumum Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletmeleri Hakkında Kanun” ile bütün ormanların amenajman planlarıyla işletilmesini kabul etmiş ve ormanların sadece orman ürünleri üretmek için değil, aynı zamanda ormanların koruyucu niteliklerini de gözeterek bazı ormanları “muhafaza ormanları” olarak ayrılmasını öngörmüştür. Ancak bu durumda da ormanlardan istenilen şekilde yarar sağlanamamış ve yeni çalışmalar başlatılmıştır.

Bunların sonucu olarak da 1937 yılında teknik ve bilimsel ormancılık uygulamasının ülkemizde başlangıcı sayılan 3116 sayılı Orman Kanunu 4 çıkarılmıştır. Bu kanun ile ormanlarımız ulusal ekonominin önemli kaynaklarından kabul edilerek, devlet ormanlarının tüm toplumun yararına olacak biçimde devlet tarafından işletilmesi öngörülmüş, devletten başkasına ait ormanlar üzerinde de devletin gözetim ve denetiminin sağlanması ve hatta bazı özel ormanların kamulaştırılması amaçlanmıştır. Daha sonra 1956 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu çıkarılmıştır. Bundan sonraki dönemlerde bu kanuna ek olarak bazı düzenlemeler getirilerek ormancılık politikası geliştirilmeye çalışmış ve günümüzdeki halini almıştır.