Günümüzde Türkiye’deki orman kaynaklarının mülkiyetinin büyük bir bölümü (%99.9’u) devlete aittir. Bu yüksek oranın tarihsel, sosyo-ekonomik ve köklü temelleri bulunmaktadır. Uzun dönemler boyunca ormanlar başıboş bir şekilde ve teknik bir kural gözetilmeden kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ormanlardan Tersane ve Tophane gibi ordu ve sarayın gereksinimlerini karşılamak ve saray sürülerinin otlatılması bakımından ilgilenmiştir. Yine bu devrede ormanların bir kısmı, çeşitli nedenlerle ve hüccetlerle (senet anlamında) özel iyelik altına girmiş, öteki kesimleri de “Cibali Mübaha” olarak su ve hava gibi herkesin yararlanmasına açık bırakmıştır.
Bu devreye “mutlak başıboş devre” denilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ormanlardaki bu başıboş yararlanmaları önlemek ve ormanlardan gelir sağlamak amacıyla etkin ve yoğun çabalar göstermesi Tanzimat Fermanı’nın ilanından (1839) sonra yoğunluk kazanmıştır.
Özellikle Kırım savaşından (1856) sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ülkeleri ile iyi ilişkiler kurması ve bu ülkelerin teşviki ile alt yapı kuruluşlarını gerçekleştirmek ve ormanlardan düzenli bir biçimde yararlanmak için çalışmalara girilmiş, bu ormancılık çalışmalarını hukuksal yönden düzenlemek için Orman Nizamnamesi adıyla bir tüzük hazırlanmış ve 1870 yılında yürürlüğe konmuştur. Bundan sonraki dönemlerde bu uygulamaları geliştirmek amacı ile girişimlerde bulunulmuş ve 1917 yılında “Ormanların Usulü İdarei Fenniyeleri Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminde 1920 yılında 39 sayılı “Baltalık Kanunu” çıkarılmış ve bu kanunla orman köylülerine hane başına ikişer hektar hesabıyla baltalık verilmesi öngörülmüştür. Ancak beklenen sonuç sağlanamadığı için 1924 yılında çıkarılan 484 sayılı “Devlet Ormanlarından Köylülerin İntifa Hakkı Kanunu” ile yürürlükten kaldırılmış ve tekrardan Orman Nizamnamesi’nde öngörülen esaslara dönülmüştür.
Devlet, mevcut orman varlığını devam ettirmek ve düzenli bir yararlanma sağlamak için 1924 yılında çıkartılan 504 sayılı “Türkiye’de Mevcut Bilumum Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletmeleri Hakkında Kanun” ile bütün ormanların amenajman planlarıyla işletilmesini kabul etmiş ve ormanların sadece orman ürünleri üretmek için değil, aynı zamanda ormanların koruyucu niteliklerini de gözeterek bazı ormanları “muhafaza ormanları” olarak ayrılmasını öngörmüştür. Ancak bu durumda da ormanlardan istenilen şekilde yarar sağlanamamış ve yeni çalışmalar başlatılmıştır.
Bunların sonucu olarak da 1937 yılında teknik ve bilimsel ormancılık uygulamasının ülkemizde başlangıcı sayılan 3116 sayılı Orman Kanunu 4 çıkarılmıştır. Bu kanun ile ormanlarımız ulusal ekonominin önemli kaynaklarından kabul edilerek, devlet ormanlarının tüm toplumun yararına olacak biçimde devlet tarafından işletilmesi öngörülmüş, devletten başkasına ait ormanlar üzerinde de devletin gözetim ve denetiminin sağlanması ve hatta bazı özel ormanların kamulaştırılması amaçlanmıştır. Daha sonra 1956 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu çıkarılmıştır. Bundan sonraki dönemlerde bu kanuna ek olarak bazı düzenlemeler getirilerek ormancılık politikası geliştirilmeye çalışmış ve günümüzdeki halini almıştır.
27 Mayıs 2015 Çarşamba
Ülkemizde Orman İşletmeciliği ne zaman başlamıştır
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder