This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Orman ve Orman Ürünleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Orman ve Orman Ürünleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2015 Salı

Ormanlar üzerinde Yöre Halkının Hakları

orman yore halkiYöre Halkının (Orman Köylüsü) Hakları Yöre insanlarının toprakları, arazileri ve kaynaklarına sahip olması, kullanması ve yönetmesine dair yasal ve geleneksel hakları kabul edilecek ve saygı gösterilecektir.

1. Bilinçli ve özgür iradeleriyle kontrolü diğer kuruluşlara devretmediği sürece, yöre halkının toprakları ve arazileri üzerindeki orman yönetimini kontrol edecektir.

2. Orman yönetimi, doğrudan veya dolaylı olarak yöre halkın kaynak ya da mülkiyet haklarını tehdit edemeyecek veya azaltamayacaktır.

3. Yöre halkı (veya toplumun diğer bölümü) için kültürel, ekolojik, ekonomik veya dini öneme sahip alanlar, bu insanlarla işbirliği içerisinde, orman yöneticileri tarafından açıkça belirlenecek, tanınacak ve korunacaktır.

4. Orman türleri veya yönetim sistemlerinin kullanımı ile ilgili geleneksel bilgileri kullanılarak yapılan ormancılık uygulamaları için yöre halkına tazminat ödenecektir. Ormancılık faaliyetleri başlamadan önce, onların serbest ve özgür iradeleriyle bu tazminat üzerinde resmen anlaşılacaktır.

31 Mayıs 2015 Pazar

Orman İşletmeciliği nedir

orman işletemsiOrman İşletmesi, Ormana ve ürünlerine olan ihtiyacı doğrudan doğruya ve dolayısıyla devamlı şekilde karşılamak amacıyla, hudutları belli ormanlarda üretim faaliyetinde bulunan iktisadi ünite olarak tanımlamıştır. Orman işletmeleri diğer işletmeler gibi iktisadi bir ünite olmasına karşın, kendine has bir takım özelliklere sahiptir.

Bu özellikler, kuruluş yeri özellikleri, fonksiyonel özellikleri, faaliyetlerine ilişkin (idare süresine) özellikler ve ekonomik özellikler olarak 4 gruba ayrılmıştır.

Orman işletmeleri kuruluş olarak geniş alanlara kurulurlar, arazi yapısı çok engebelidir. Bir çeşit arazi işletmesi olduklarından doğaya açıktırlar ve doğal şartlardan oldukça etkilenirler. Fonksiyonel olarak diğer işletmeler mal veya hizmet üretimi yaparken, orman işletmeleri mal ve hizmet üretimini bir arada gerçekleştirmektedir. Orman işletmeleri odun üretimi yönünden 20–200 yıl arasında değişen uzun bir üretim sürecine (idare süresi) sahipken, karlılık çoğu zaman ikinci plandadır.

Orman işletmelerinde üretim sürecinin uzunluğu yakın planda kar amacı taşıyan, özel sektör işletmecileri tarafından tercih edilmemeye neden olmaktadır. Orman işletmelerine yatırılan kapital, istenildiği zaman bir başka alana devir edilmemekte, üretim talebe göre ayarlanamamaktadır. Ayrıca, ürün olgunlaştıktan sonra hasat etme zorunluluğu yoktur. Porsuk’un Geray’a atfen bildirdiğine göre Ormancılık sektörü ürettiği pek çok mal ve hizmetlerle kendisi dışındaki pek çok sektöre girdi vermektedir.

Yani pek çok sektöre alt yapı oluşturmakta, hazır arz yaratarak etkin faaliyet göstermelerini sağlamakta, dolayısıyla makro amaçlara ulaşmada ve sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmede (istihdam, katma değer yaratma vb.) önemli bir sektör 14 görünümündedir. Bu özelliği nedeniyle ileri bağlantıları yüksek bir sektördür. Buna karşılık diğer sektörlerden pek az girdi aldığı için geri bağlantıları düşük bir sektördür. Sürdürülebilirlik birçok sektör için oldukça yeni bir kavram olmasına karşın, orman işletmeciliğinde sürdürülebilirliğin temel bileşenleri, çok eskiden beri uygulanmaktadır. Alman ormancı Georg Hartig, 1975 yılında, “sürekli ürün” kavramını gündeme getirmiştir. Bu kavramla ifade ettiği temel fikir, “odun arzının nesiller boyu sürekli olabilmesi için hasadın, büyümeyi geçmemesi gerektiği” olmuştur.

Bu anlayış Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da modern ormancılığın bel kemiğini teşkil etmiştir. Süreklilik prensibi, tarihsel gelişim süreci ile birlikte değerlendirildiğinde ormancılıkta sürekliliğin uzun yıllar boyunca sadece odun hâsılatı sürekliliği şeklinde ele alındığı anlaşılmaktadır. Yani başlangıçta orman işletmeciliğinde süreklilikten gelecekteki odun gereksinimini de sürekli olarak karşılama anlaşılmıştır. Ancak, kavram zaman içersinde toplumun değişen gereksinimlerine uyum sağlamış; ormanın ekolojik, ekonomik ve sosyo-ekonomik işlevleri de dikkate alınmaya başlanmıştır. Yani süreklilik kavramı, başlangıçtaki duruma göre daha geniş bir yelpazede orman ekosisteminin stabilitesini kapsayacak şekilde genişlemiştir.

Ormancılıkta sürdürülebilirliğin, iktisadi sürdürülebilirlik, ekolojik sürdürülebilirlik ve sosyo-politik sürdürülebilirlik şeklindeki üç bileşeni içerdiği ve buna silvikültürel sürdürülebilirliğin de eklendiği ifade edilmektedir. Silvikültürel sürdürülebilirlik, geleneksel orman iktisadı ders kitaplarında bulunan geleneksel odun ürünleri sürekliliği yaklaşımına karşılık gelmektedir. İktisadi sürdürülebilirlik, orman kaynağından elde edilen gelir akışına hitap etmektedir.

29 Mayıs 2015 Cuma

Ormancılık Mesleğinin geçmişi nedir

ormanciTahtacılar atalarından bu yana ormancılık işleri ile uğraşan ve bu mesleği bir gelenek haline getirmiş olan bir Alevi Türkmen topluluğudur. Kim oldukları ve nereden geldiklerine dair birçok görüş bulunmaktadır. Tahtacıların geçmişi hakkındaki en yaygın görüş Tahtacıların gerek Ağaç-Eri, gerekse Oğuz boyundan oldukları kesin kaynaklarla ispat edilmemesine rağmen, Tahtacıların atalarının Anadolu’ya Orta Asya’dan geldiği ve Anadolu’da Oğuz Türkmenleri olarak bilindikleridir.

Yazılı kaynaklarda ise, Tahtacı adına 16. yüzyılda Osmanlı vergi nüfusu tahrir defterinde Cemaat-ı Tahtacıyan olarak rastlanmaktadır. Ağaç-Eri’lerin torunları olduğu düşünülen Tahtacılar Moğol baskısından kaçarak önce Horasan’a, oradan da Irak’a geçmiş ve buradan da Toroslara 7 kadar gelmiş ve ormanlık alanlara yerleşmişlerdir. Ağaç-Eri’ler yaşadıkları yerlerden dolayı orman işçiliği ile uğraşmışlar ve bundan dolayı da bu ismi almışlardır.

Ağaç-Eri’lerine 16. yüzyıldan sonra Tahtacılar denilmiştir. Tahtacılar Alevi olmalarına karşın daha farklı özelliklere sahiptirler. Tahtacılar Hacı Bektaş Ocağı’nı tanımazlar. Tahtacıların iki ocağı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi İzmir Narlıdere’deki Yanınyatır Ocağı, diğeri ise; Aydın Reşadiye’deki Hacı Emirli (Şehepli) Ocağıdır. Günümüzde Yanınyatır ocaklıları Narlıdere’de, Hacı Emirli ocağına bağlı kişiler de Aydın Söke civarındaki Gümüş köyünde oturmaktadırlar.

Günümüzde Türkiye’nin güneydoğusundan başlayarak yoğunluklu olarak Adana, İçel, Antalya, Isparta, Muğla, Denizli, Aydın, İzmir ve Balıkesir illerindeki ormanlık alanlarda yaşamaktadırlar. Geçmişte göçebe olarak yaşayan Tahtacılar günümüzde, çoğu yerde yerleşik düzende bulunmaktadır.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Orman İşletmek ile ilgili Orman Kanunları nelerdir

ormancilik kanunuOrman kaynaklarından elde edilen ürünler ana ürünler ve yan orman ürünleri olmak üzere ikiye ayrılabilir. Ana orman ürünleri ormanlardan elde edilen odun hammaddesi, yan ürünler ise odun hammaddesi dışında kalan diğer orman ürünleridir (reçine, sığla, yaprak, çiçek vb.). Ana orman ürünleri yakacak ve yapacak (endüstriyel ürünler) odunlar olmak üzere iki şekildedir. Ormanlardan, bu ürünlerin ne şekilde ve kimler tarafından üretileceği Orman Kanununa göre düzenlenmiştir. Devlet orman işletmeleri ormanlardan, odun hammaddesi üretiminde orman idaresince belirlenen kurallar ve orman amenajman planları doğrultusunda hareket ederek, birim sahadan en yüksek miktar ve kalitede orman emvalini üretmek için çalışmaktadır. Devlet orman işletmelerinde odun hammaddesi üretim işleri vahidi fiyat (birim fiyat), taahhüt (eksiltme veya pazarlık) ve gündelik ile olmak üzere üç şekilde yaptırılmaktadır. Yapılan işin birim miktarına ödenecek bedel üzerinde anlaşmaya varılmasıyla başlatılan iş ilişkisi; devlet orman işletmesine teslim edilen işin toplam miktarının bedelinin ödenmesiyle de sona ermektedir. Çoğunlukla orman ürünü, özellikle de çeşitli niteliklerdeki hammadde odunun hasat edilmesi ve taşınması işlerinde geçerli olan bu düzenin işleyiş biçimi, çeşitli yasal düzenlemelerde ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Üretim işlerine ait birim fiyatlar, Orman Genel Müdürlüğünce (OGM) belirlenen esaslara göre her iş kolu için ayrı ayrı olmak üzere saptanır. Buna göre, orman işletmelerince yaptırılacak işlere ait birim fiyat kararları ve şartnameler düzenlenir .

5 Günümüzde Türkiye’de devlet ormanlarındaki üretim işleri 1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 40. maddesine göre yapılmaktadır. Bu maddede; “Devlet ormanlarında ağaçlama, bakım, imar, yol yapımı, kesme, toplama, taşıma, imal gibi orman işleri; işyerinin ve işyerinde çalışacakların hangi mülki hudut ve orman teşkilatı hudutları içerisinde kaldığına bakılmaksızın, öncelikle işyerinde veya civarındaki orman köylerini kalkındırma kooperatiflerine ve işyerindeki köylülere veya işyeri civarındaki orman işlerinde çalışan köylülere, işyerine olan mesafeleri ile iş güçleri dikkate alınarak gördürülür.

Yapılacak işe yukarıda belirtilen kooperatiflerin ve köylülerin iş güçlerinin yeterli bulunmaması, işe ehil olmamaları, aşırı fiyat istemeleri, işin dağıtımı veya yapılması ile ilgili konularda çözülmesi mümkün olmayan ihtilaflar çıkarmaları gibi hallerde, bu işler; işyerine civar olmayan orman köylerini kalkındırma kooperatiflerine veya köylülere yaptırılabileceği gibi taahhüt yolu ile de yaptırılabilir. Bu işleri yapacak müteahhitlerden, işin mahiyet ve hacmine göre ormancı teknik eleman çalıştırmaları istenilir. Ayrıca bu taahhüde gireceklerden mali yeterlilik belgesi istenir” denilmektedir. Bu kanun gereği devlet ormanlarından yapılacak üretimin çoğunluğunu orman köylüsü yapmakta, iş açığı olması durumunda ise dışarıdan gelen işçilere üretim işleri yaptırılmaktadır. Orman köylüsünün ormancılık faaliyetlerinde işlendirilerek ekonomik katkı sağlanması sürdürülebilir ormancılığın temel amaçları arasında yer almaktadır.

Orman köylüsünü işlendirmeye ve kalkındırmaya yönelik yapılan bu uygulama, orman idaresini kısıtlayan bir durumdur ve bir çok aksaklığa neden olmaktadır. Örneğin, işgücünün yeterli olmaması veya işe ehil olmaması hallerinde orman idarecileri zor durumda kalmaktadır. Böyle durumlarda üretim işleri aksamakta ve üretim zamanında bitirilememektedir. Ayrıca orman işçiliği yapan orman köylüleri tüm üretim dönemi boyunca ormancılık işlerinde çalışan kalifiye orman işçileri olmadıklarından dolayı, teknik bilgi, iş kalitesi ve verimlilik açısından yeterli gelmemektedir. Orman kaynaklarından yapılan üretim işlerinde işçi istihdamı konusunda yaşanan sorunlar ormancılık sektörünün verimliliğini de etkilemektedir. Orman işçiliğinin bu sorunları, yurdun çeşitli bölgelerindeki ormancılık çalışmalarının gerçekleştirilmesi için gerekli işgücünün zamanında ve yeteri ölçüde sağlanabilmesi yönünden güçlükler doğurmaktadır.

6 Ülkemizde orman kaynaklarından etkin bir biçimde fayda sağlamayı kısıtlayan birtakım sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlar dışsal sorunlar ve içsel sorunlar olmak üzere iki şekilde ayrılabilmektedir. Dışsal sorunlar; toplumun orman kaynakları konusundaki değer yargıları, diğer sektörlerdeki yanlış politikalar, örgüt yapısındaki istikrarsızlık, orman endüstrisine ilişkin yanlış politikalar olarak ifade edilebilmektedir. İçsel sorunlar ise; ormancılık kapsamının ormancılar tarafından yanlış anlaşılması, uzmanlaşma, iş bölümü ve örgütlenme eksiği, eğitim, bilgi ve deneyim eksikliği, finans yetersizliği ve kaynakların rasyonel kullanılmayışı olarak ifade edilebilir.

Bunun yanı sıra, gerek iş güvenliği ile ilgili önlemlerin bulunmaması, gerekse düzensiz ve yetersiz işlendirmenin getirdiği uyumsuz ve yetersiz iş deneyimi nedeniyle her yıl çok sayıda iş kazaları olmaktadır. Devirme, boy verme, sürütme işlemleri sırasında önemli kayıplar olmaktadır. Bu işlendirme düzeni bir yönüyle de orman işletmelerinin başarısını etkilemektedir.

Ülkemizin en büyük doğal kaynaklarından olan orman kaynaklarından, gerek orman kaynaklarının yönetiminde yaşanan kısır döngüler, gerekse orman-toplum ilişkilerinin zayıf oluşundan dolayı etkin bir biçimde faydalanılamamakta, bu da sürdürülebilir ormancılığı olumsuz etkilemektedir. Ormancılık işlerinde üretimden satışa kadar tüm teknik işlemlerde (kesme, tomruklama, bölmeden çıkarma, yükleme, boşaltma, taşıma, standardizasyon, istifleme vb.) rasyonellik ilkelerine uygun davranmak işletmeciliğin gereği olup, işletme başarısına olumlu etki yapacaktır.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Ülkemizde Orman İşletmeciliği ne zaman başlamıştır

agacin kurutulmasiGünümüzde Türkiye’deki orman kaynaklarının mülkiyetinin büyük bir bölümü (%99.9’u) devlete aittir. Bu yüksek oranın tarihsel, sosyo-ekonomik ve köklü temelleri bulunmaktadır. Uzun dönemler boyunca ormanlar başıboş bir şekilde ve teknik bir kural gözetilmeden kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ormanlardan Tersane ve Tophane gibi ordu ve sarayın gereksinimlerini karşılamak ve saray sürülerinin otlatılması bakımından ilgilenmiştir. Yine bu devrede ormanların bir kısmı, çeşitli nedenlerle ve hüccetlerle (senet anlamında) özel iyelik altına girmiş, öteki kesimleri de “Cibali Mübaha” olarak su ve hava gibi herkesin yararlanmasına açık bırakmıştır.

Bu devreye “mutlak başıboş devre” denilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ormanlardaki bu başıboş yararlanmaları önlemek ve ormanlardan gelir sağlamak amacıyla etkin ve yoğun çabalar göstermesi Tanzimat Fermanı’nın ilanından (1839) sonra yoğunluk kazanmıştır.

Özellikle Kırım savaşından (1856) sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ülkeleri ile iyi ilişkiler kurması ve bu ülkelerin teşviki ile alt yapı kuruluşlarını gerçekleştirmek ve ormanlardan düzenli bir biçimde yararlanmak için çalışmalara girilmiş, bu ormancılık çalışmalarını hukuksal yönden düzenlemek için Orman Nizamnamesi adıyla bir tüzük hazırlanmış ve 1870 yılında yürürlüğe konmuştur. Bundan sonraki dönemlerde bu uygulamaları geliştirmek amacı ile girişimlerde bulunulmuş ve 1917 yılında “Ormanların Usulü İdarei Fenniyeleri Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminde 1920 yılında 39 sayılı “Baltalık Kanunu” çıkarılmış ve bu kanunla orman köylülerine hane başına ikişer hektar hesabıyla baltalık verilmesi öngörülmüştür. Ancak beklenen sonuç sağlanamadığı için 1924 yılında çıkarılan 484 sayılı “Devlet Ormanlarından Köylülerin İntifa Hakkı Kanunu” ile yürürlükten kaldırılmış ve tekrardan Orman Nizamnamesi’nde öngörülen esaslara dönülmüştür.

Devlet, mevcut orman varlığını devam ettirmek ve düzenli bir yararlanma sağlamak için 1924 yılında çıkartılan 504 sayılı “Türkiye’de Mevcut Bilumum Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletmeleri Hakkında Kanun” ile bütün ormanların amenajman planlarıyla işletilmesini kabul etmiş ve ormanların sadece orman ürünleri üretmek için değil, aynı zamanda ormanların koruyucu niteliklerini de gözeterek bazı ormanları “muhafaza ormanları” olarak ayrılmasını öngörmüştür. Ancak bu durumda da ormanlardan istenilen şekilde yarar sağlanamamış ve yeni çalışmalar başlatılmıştır.

Bunların sonucu olarak da 1937 yılında teknik ve bilimsel ormancılık uygulamasının ülkemizde başlangıcı sayılan 3116 sayılı Orman Kanunu 4 çıkarılmıştır. Bu kanun ile ormanlarımız ulusal ekonominin önemli kaynaklarından kabul edilerek, devlet ormanlarının tüm toplumun yararına olacak biçimde devlet tarafından işletilmesi öngörülmüş, devletten başkasına ait ormanlar üzerinde de devletin gözetim ve denetiminin sağlanması ve hatta bazı özel ormanların kamulaştırılması amaçlanmıştır. Daha sonra 1956 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu çıkarılmıştır. Bundan sonraki dönemlerde bu kanuna ek olarak bazı düzenlemeler getirilerek ormancılık politikası geliştirilmeye çalışmış ve günümüzdeki halini almıştır.

26 Mayıs 2015 Salı

Ormancılık Kaynakları Nedir

ormancilikOrman kaynakları sahip olduğu özelliklerinden ve ileri bağlantısının yüksek olmasından dolayı, bir çok sektöre göre ayrı bir öneme sahiptir.

Ormancılık sektörünün kendisi dışında pek çok sektöre girdi verdiği ve alt yapı oluşturduğu bundan dolayı da makro amaçlara ulaşmada ve sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmede (istihdam, katma değer yaratma vb.) önemli bir sektör olduğu bilinmektedir.

Yukarıda belirtilen özellikleri ve ülke ekonomisine olan katkısından dolayı orman kaynaklarının korunması, sürdürülebilir yönetimi ve işletimi önem arz etmektedir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı, ilk defa 1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (Bruntland Komisyonu) tarafından ortaya atılmıştır.

Dünyadaki ve özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki orman kaynaklarının sistematik olarak azalması sorunuyla karşılaşan gelişmiş ülkeler, 1992 yılında yapılan Rio zirvesinde “2000 yılına kadar ormanların tüketilmesi ve bozulması sürecinin durdurulmasını” hedef olarak belirlemiş ve bu durumu “Sürdürülebilir Orman Gelişimi (Sustainable Forest Development =SFD)” şeklinde adlandırmışlardır (Toha and Barros, 1997). Nitekim 13–22 Ekim 1997 tarihlerinde Antalya’da toplanan XI. Dünya Ormancılık Kongresinin ana konusu, Sürdürülebilir Kalkınma İçin Ormancılık veya diğer bir deyişle Sürdürülebilir Ormancılık olmuştur.

Bu kongrede, sürdürülebilir ormancılığın önemi vurgulanmış ve ormanlardan yararlanan, ormanları saran ve biçimlendiren, ne var ki, orman politikası kararını almada en marjinal kalan, yerli halklar, orman köylüleri, kadın kuruluşları ve yerel örgütlerle ilgili görüşmeler yapılmış ve bu toplulukların sürdürülebilir ormancılıktaki önemi belirtilmiştir.

Dünyanın bir çok bölgesinde, orman halkı ve yerli halklar, kadın toplulukları ve yerel topluluklar, ormanların tahrip edilmesine yol açan yıkıcı ekonomik kalkınmayı durdurmaya çalışmaktadır. Ormancılık kurumu, yerli halkların ve yerel toplulukların, sürdürülebilir orman yönetimine ilişkin geleneksel bilgisini giderek daha çok kabul etmektedir.

Bu nedenle dünya ormanlarının geleceği, ormanların çevresel tarihinin ve orman kaybına neden olan sosyal etkenlerin anlaşılması ve yerli halkların, orman köylülerinin, kadın topluluklarının ve yerel toplulukların sorunlarını ciddi olarak dile getirilmesi gerekmektedir.