This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

7 Mayıs 2015 Perşembe

Ahşap doğal olarak nasıl kurutulmalıdır

Doğal kurutma; ahşabın açık havada bırakılarak kurutulmasıdır. Doğal kurutma yönteminde, ahşaplar aralarında boşluk bırakılacak şekilde istiflenerek, bu boşluklardan havanın geçmesi sağlanarak yapılmaktadır (Resim 2.10-2.11).
Doğal kurutmada rutubet miktarı en fazla %12- 15 oranına kadar düşürülebilmektedir. Ahşabın cinsine ve kurutulduğu mevsime göre, ahşabın açık havada kurutulması için gerekli olan istif kurallarına ve istif sürelerine uymak gereklidir. Kerestelerin istifleneceği alanların zeminin düz ve beton olması uygundur. Bunun mümkün olmadığı durumlarda, zemine kuru çakıl, kırma taş, yanmış kömür artıkları serilmektedir. İstiflerin altında ot, yeşillik, talaş, tahta parçası veya nebati toprak bulunmaması gerekmektedir.
Bunun sebebi, bu maddelerin çürümesinden meydana gelen koku ve bakterilerin ahşabın bünyesinde tahribat yapmasıdır. Uzun süre kullanılan istif alanlarında, yılda en az bir defa otlarla mücadele etmek gerekmektedir.

Birlikte istiflenen kerestelerin aynı cins ve aynı boyutta keresteler olmasına ve istif yüksekliğinin taban genişliğinin üç mislini aşmamasına dikkat edilmektedir. îstif yüksekliği genellikle 4-5 metre kadar olmaktadır.
Açık havada kurutulacak olan kerestelerin istiflenmesinde; alt taraftan hava akımına uygun bir boşluk sağlamak ve ahşabı uygun miktarda yükseğe kaldırarak toprakla temasını kesmek için istif ayaklan kullanılmaktadır. Bu ayaklar esnemeyen, üzerindeki yükün ağırlığını taşıyabilecek mukavemete sahip ve mantar enfeksiyonlanna sebep olmayacak malzemelerden yapılmaktadır. Aynca, ayaklar istiflerin altındaki hava akımını engellememekte, aynı zamanda keresteleri toprak yüzeyden yukarıya kaldırarak, toprağın rutubet etkisine karşı koruma sağlamaktadırlar. İstif ayaklan olarak ahşap malzeme kullanmak ve bu ayakların doğrudan doğruya toprakla temas etmesi uygun olmamaktadır.
Bunun sebebi, ayakların kısa sürede çürüyerek istifi yıkması ve içlerinde bulunabilecek mevcut mantarların, istiflerde bulunan sağlam ahşaplara da zarar vermesini önlemektir. İstif ayağı olarak genellikle; beton, taş veya tuğla ayaklar tercih edilmektedir. İstife giren yağmur suyunun akmasını sağlamak için, istif boyunca metre başına 2 cm’lik bir meyil verilmektedir.
Kerestelerin yağmur ve güneş etkisinden korunmalarını sağlamak için, istiflerin üzeri uygun bir örtü ile örtülmektedir. Örtü malzemesi olarak, kalitesi düşük tahta parçalarının birbirine birleştirilmesi ile oluşan bir örtü veya paslanmaz saç, etemit, ondülin gibi levhaların birleştirilmesiyle oluşturulan örtüler kullanılmaktadır. İstif üzerine konan örtü, yağmur sularını kolaylıkla akıtacak şekilde, bir tarafa doğru eğimli olmakta, hava akımını sağlamak için istifin üst kısmından uygun bir miktarda yüksekte ve fırtına gibi doğa olaylarına dayanıklı olacak şekilde yapılmaktadır.

İstiflerde doğal olarak kurumaya bırakılan kerestelerin rutubet miktarları ve kuruma durumları, zaman zaman tespit edilmektedir, ahşabın rutubet derecesini belirlemedeki en kesin yöntem; içindeki su miktarının belirlenmesidir. Bu işlem için, elektrikli özel rutubet ölçme makineleri kullanılmaktadır.
Kurutma süresi, kerestelerin kurutulduğu bölgenin hava sıcaklığına ve nem durumuna bağlıdır. Kurak, sıcak ve rüzgarlı bölgelerde ve mevsimlerde kuruma daha çabuk olmaktadır. Ilık iklim bölgelerinde açık havada yapılan kurutma işleminde, ahşabın nemi en fazla % 13 - 17 oranına düşmektedir. Nem oranının daha fazla düşürülmesi gereken durumlarda suni kurutma yöntemlerine baş vurulmaktadır.
Genel olarak; sonbahar veya kış başlangıcında istiflenen meşe, kayın, gürgen gibi sert ağaçlar, sonbaharda; ilkbaharda istif edilen çam, köknar gibi yumuşak ağaçlar ise en geç sonbaharda kuru hale gelmektedirler.
İlkbaharda istiflenen 2,5 cm kalınlığındaki yumuşak ağaçlardan elde edilen keresteler, uygun kuruma şartlan altında yaz aylarında , 5 cm kalınlığındaki keresteler ise sonbaharda, yaklaşık %20 oranında rutubet derecesine kadar kurumaktadırlar. Sonbaharda istiflenen 2,5 cm kalınlığındaki sert ağaçlardan elde edilen keresteler yaz aylarında; 5 cm kalınlığındaki keresteler ise sonbaharda, yaklaşık % 20 oranında rutubet derecesinde kurumaktadırlar.

 

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Ağaç nasıl kurutulmaktadır

Ahşabın kurutulmasının amacı; içinde %50 hatta %100 oranında nem bulunan yaş ahşabın nemini kullanma şartlarına uygun duruma getirmektir. Ahşabın kuruması içindeki suyun buharlaşmasıyla olmaktadır.
Ahşabın bulunduğu ortamdaki havanın rutubet miktarının az olması, buharlaşmanın hızlanmasını sağlamaktadır. Ahşabın etrafındaki havanın devamlı olarak değişmesi sağlanırsa, kuruma daha çabuk olmaktadır. Yüzey ve yüzeye yakın kısımların kuruması ile daha iç yüzeydeki su dışarıya çıkmak istemektedir. Bu hareketlenme hücrenin bünyesinde yaklaşık %15 oranında su kalana kadar devam etmektedir. Ahşap yeterince kuruduktan sonra, rutubetini kaybetmemektedir.
Ormanda kurumaya bırakılan ağaçların birdenbire ve yalnızca bir yönden kurumaları uygun görülmemektedir. Aksi takdirde, ağacın kuruyan üst kısımlan küçülerek çatlamakta ve bunun önüne geçilememektedir. Ağacın emniyet gerilmelerini çok azaltmayan bu çatlaklar, yazın kesilen ağaçlarda daha çok ve derin olmaktadır.
Ormanda kuruyan ağaçların suyu, yaklaşık olarak, % 50’den, % 30’a düşmektedir. Bir ağacın her yerinin aynı derecede kurumasını sağlamak için kesilen yerler, kil, kağıt veya tahta ile örtülmektedir. Bu malzemeler, özsuyun çabuk uçmasını engellemektedirler. Sıcak günlerde kurumaya bırakılan ağaçların kabuklan yer yer çıkarılmakta ve bu ağaçlar arasında havanın hareket etmesi sağlanmaktadır.
Tomruklar kereste haline getirildikten sonra, kullanım amaçlarına göre; doğal veya suni yöntemlerle kurutulmaktadırlar.

5 Mayıs 2015 Salı

Tomruk Nasıl Biçilir

Ormanda kesilip dallan ayrılan ve kabuğu soyularak havada kurumaya bırakılan tomruklar, küçük çaplı atölyelere veya kereste fabrikalarına getirilip biçilerek, inşaatlık kereste haline getirilmektedirler.
Kesiti yuvarlak olan tomruktan, keskin köşeli inşaatlık kereste elde edilmek istenirse, yaklaşık olarak, tomruk hacminin üçte biri kadar malzemeden zaiyat olabilmektedir. Büyük bir kısmı mekanik araçlarla ve kısmen de kimyasal etki ve maddelerden faydalanarak inşaat malzemesi haline getirilen ağacın, yapı malzemesi olarak kullanılmak üzere geçirdiği işlemler sıralanacak olursa:
Ağaca uygulanan ilk işlem, çeşitli kurallara göre kesilmesi, dallan ve budaklannın yontularak tomruk haline getirilmesidir.
Ormandan kesilip tomruk haline getirilen ağaçlar, öncelikle ilaçlanmaktadırlar. Tomruklar, kereste haline getirilinceye kadar açık havada istiflenerek bekletilmektedirler. Ancak, tomrukların özsularını tamamen kaybetmeden kısa sürede kereste haline getirilmeleri gerekmektedir.
Fabrikaya getirilen tomruklar, tomruk transportörleriyle taşınarak işleme alınmaktadırlar.
Tomruklar, arabalı şerit testere adı verilen, ana tomruk kesme makinasında kesilerek kereste haline getirilmektedirler.

Tomrukların kesilmesinde, çoklu dilim makinesi ve çift baş kesme makinesi adı verilen farklı araçlar da kullanılmaktadır. Kesilen tomruklar kereste haline getirildikten sonra, taşıyıcı rulolar yardımıyla fabrika dışına taşınmaktadırlar.
Tomruktan ayrılan ve bir yüzleri yarım yuvarlak olan parçalara kapak tahtası denmektedir. Bu parçalar ya yakacak olarak, ya da yapı alanında önemsiz kısımlarda kullanılmak üzere ayrılmaktadırlar.
Küçük işletmelerde tomruklar, testere, bıçkı gibi basit aletler veya daha gelişmiş bıçkı makineleriyle biçilerek kereste haline getirilmektedirler.

Biçme, tomrukların çeşitli kesici aletlerle, kesme; odunların bıçaklı makinelerle, yontma ise tomrukların yontucu aletlerle istenen biçim ve boyutlara ayrılması işlemidir.
Biçme metodları, gerek kullanılan makineler, gerekse tomruğun bölünmesi bakımından çeşitlidir. Ağacın cinsine ve kullanılacağı işe göre tomrukların biçilmesinde çeşitli metodlar kullanılmaktadır.
Kalas Biçme: Tomruktan dört kapak alınarak yapılan biçme şeklidir. Ortadan çıkarılan kalas köşeli ise kenarlı kalas, kapakları ince alınmış ise yuvarlak veya dolu kenarlı kalas adını almaktadır. Büyük çaplı tomruklarda kalaslar birkaç parçaya ayrılmaktadırlar. Bu şekilde biçilen tomruklarda, yaklaşık % 20 oranında kapak firesi olmaktadır.

Paralel Biçme: Tomruğun aynı veya değişik kalınlıklarda, paralel olarak kesilmesiyle yapılan biçmedir.
Önemli yerlerde kullanılmayacak ağaçlar genellikle bu şekilde biçilmektedirler. Çıkan tahtaların yanlan kavislidir. Bu çeşit biçmede, senelik halkalar özden uzaklaştıkça yüzeye yatay duruma gelmekte, bu nedenle eğilme fazla olmaktadır
Sırt Biçme: Bu tür biçmede, öncelikle karşılıklı iki kapak alınmakta, daha sonra tomruk çevrilerek paralel biçme yapılmaktadır. Böylece çıkan tahtaların kenarları da düz olmaktadır.
Şeritleme Biçme: Bu yöntem, büyük çaplı ve çok değerli olmayan ağaçlara uygulanmaktadır, özden bir kalınlık alındıktan sonra, bu yüzeye dik olarak paralel biçme yapılmaktadır.

Merkezi Biçme: Tomruktan birbirine dik iki öz tahta alınması ve kalan parçaların çemberden merkez yönünde paralel olarak biçilmesi işlemidir. Senelik halkalar parça yüzüne dik gelmekte ve eğilme azaltılmış olmaktadır. En uygun biçme yöntemlerinden biri olmasına rağmen, kesimdeki güçlüğü ve fazla fire vermesinden dolayı, özel durumlarda yapılmakta olan biçme işlemidir.
Putlama Biçme: Özleri çıkarılmış olarak, tomruğun orta kısmından tahtaların alınmasıyla yapılan biçme işlemidir. Senelik halkalar yüzlere dik olarak gelmektedirler.
Prizma Biçme: Tomruktan karşılıklı birkaç sırt tahtası alındıktan sonra, tomruk çevrilerek paralel biçme yapılmaktadır.

Elde edilen kerestede fazla miktarda iç odun bulunmaktadır. Bu biçme şeklinde özden de bir kalınlık alınırsa, parçalar özlü olanlara göre daha düzgün şekil almaktadır. Özden bir kalınlık alındıktan sonra, tomruk çevrilerek, bu yüze dikey durumda paralel olarak biçme yapılmaktadır.
Uygulanan tüm bu biçme metodlarının ana amacı; elde edilen kerestede eğilme, çekme gibi çalışmanın az olmasını sağlamak, işçilik ve fire bakımından ekonomi sağlamaktır.
Belirtilen bu yöntemlerle biçilen keresteler, şekil ve boyutlarına göre; direk (dikme), kiriş, kadron, lata, kalas, çıta ve tahta olarak isimlendirilmektedirler.
Direk (Dikme): Yuvarlak, köşeli veya kare kesitli kerestedir. Ağacın ortasından çıkmış olması ve kesitinin her iki boyutunun aynı olması sebebiyle burkulmaya karşı mukavemeti iyidir. Yapıda, taşıyıcı dikme olarak kullanılmaktadır. Boyutları,
14/14 cm.’ den, 24 / 24 cm’ye kadar değişmektedir.

Kiriş: Dikdörtgen kesitli ve kısa kenar ile uzun kenar oranı 1/3 - 5/7 arasında değişen kereste cinsidir. Kiriş denilmesi için, dar kenarının 7cm’den küçük olmaması gereklidir.
Kadron: Kare kesitli kerestedir. Genellikle kalıplarda veya ahşap duvar inşaatında dikme olarak, ahşap döşeme kaplaması altında yastık olarak, çatı makaslarında ise dikme (baba) olarak kullanılmaktadır. Boyutları 4 / 4 cm’den başlayarak, 12 / 12 cm arasında değişmektedir.
Lata: Küçük dikdörtgen kesitli kerestedir. Kalıplarda ızgara olarak, çatıda mertek ve kuşaklama olarak kullanılmaktadır. Kalınlığı 2-4 cm., genişliği 5-12 cm. arasında değişmektedir.
Kalas: Uzun ve dikdörtgen kesitli kerestedir Kalıp ve ahşap döşemelerde kiriş olarak kullanılmaktadır. Kapı kasaları da kalaslık keresteden çıkarılmaktadır. Kalınlığı 4-10 cm., genişliği 8-35 cm. arasında değişmektedir.
Çıta: Genişliği 2.5 cm, kalınlığı 1 - 2 cm. arasında değişen, dikdörtgen veya kare kesitli parçalardır. İkinci derece işlerde, bağdadi sıvaların çıtalarında, kagir kısımların ek yerini örtmede, iki ahşap elemanın geçme yerini kapamada; köşeli, profilli veya yarım yuvarlak kesitli olarak kullanılmaktadır.
Tahta: 1 - 3.5 cm. kalınlığında ve 8cm genişlikte biçilen en ince kerestedir. Kalıplarda, iskele bağ kuşaklarında, tavan, döşeme ve duvar kaplamalarında, kiremit altlarında kullanılmaktadır.

3 Mayıs 2015 Pazar

İğne Yapraklı Ağaçlar ve Kullanıldığı alanlar

Bu tür ağaçların odunu daha yumuşak olup, işlenmesi daha kolay olmaktadır. Türkiye ormanlarında daha çok bulunmaları ve daha ucuz olmaları, yapıda daha fazla kullanılmalarını sağlamaktadır.
Çam: Türkiye ’ nin tüm bölgelerinde yetişen bir ağaç türü olan çam ağacı çoğunlukla, Akdeniz ve Ege sahilleri, Kuzeydoğu Anadolu, Toroslar ve Karadeniz Bölgesi’nde yetişmektedir. Çamların en önemli türleri; Sarı Çam, Kara Çam ve Kızıl Çam’dır.
Çam ağacı, ülke ormanlarını % 38.5 gibi bir oranla kaplayan ve en geniş orman sahasına sahip olan bir ağaç cinsidir.

İğne Yapraklı Ağaçlar
* Çam
* Köknar
* Ladin
* Sedir
* Servi
* Ardıç
* Porsuk
Boyu 40 metreye ulaşabilen çam ağacı, yüksekliği 1200 metreden 1600 metreye kadar uzanan alanlarda yetişmektedir.
Diri odunu kırmızımsı veya sarımsı beyaz, öz odunu kırmızımsı kahverengidir. Çok sayıda reçine kanalları bulunmakta ve bu kanallar çıplak gözle dahi fark edilmektedir. Özgül ağırlık bakımından türleri arasında farklar bulunmaktadır.
Çam ağacının odunu orta derecede yumuşak bir odundur. Orta derecede eğilme ve şok direncine sahiptir. Elastikiyeti iyi ve çalışması azdır. İşlenmesi kolay, tutkallanma ve çivi tutma kabiliyeti yüksektir.
Yapıda kullanıldığı yerler; taşıyıcıda; kalıplar, döşeme ve duvarlar; kaplamada iç ve dış duvar ve kaba döşeme kaplamaları, süpürgelikler; doğramalarda iç ve dış kapılar, pencereler, panjur ve kepenkler; çatıda, çatı elemanlarıdır.
Köknar: Karadeniz, Toroslar, Uludağ ve Kazdağ’da yetişmektedir . Türkiye ormanlarında işgal ettiği alan bakımından çam, meşe ve kayından sonra dördüncü sırada gelmekte ve orman sahasının % 6.8’ini kaplamaktadır.
Köknar odununun rengi beyaz veya kırmızımsı beyazdır. Odunu parlak değil, donuktur. Hafif ve yumuşaktır. Lifleri düzgün olduğundan kolayca yarılabilmekte ve rahatlıkla işlenebilmektedir.
Dayanıklılığı ve şok direnci düşüktür. Çok iyi çivi tutmamakta ve boyayı iyi bir şekilde kabul etmemektedir. Ayrıca, kolayca kurutulmasına rağmen rutubetli şartlara karşı dayanımı iyi değildir.
Yapıda taşıyıcı, kaplama, doğrama ve çatı elemanı olarak kullanılmaktadır.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Ahşabın yaygınlaştırılması gerekmektedir

A.B.D.'nde konutlann % 92'sinin ahşap olması, ormanlık alanı bulunmayan İngiltere'de ahşap karkasın "geleceğin konutu" olarak ilan edilmesi, ahşabı yeniden tanımamız gerektiğini önemle vurgulamaktadır.
Pek çok üstün özelliklere sahip bir yapı malzemesi olan ahşabı, çağımızın getirdiği teknik olanaklarla yeniden tanımak ve çağdaş koşullar altında yeniden kullanmamız gerekmektedir.
Ahşap, yapı üretiminde, her devrin yaşam koşullarına uyum sağlayacak çözümlere açıktır. İnsanlığın ilk varolduğu andan itibaren, pek çok ihtiyaca karşılık verebilen ahşabın, bir yapı malzemesi olarak özellikleri ne yazık ki, tam olarak bilinememektedir. Bu konu üzerinde yapılacak araştırmayla, ahşap malzemenin fiziksel, mekanik ve estetik gibi, kendine özgü özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır.
Günümüzde, ormanlarımız üzerine yapılan olumsuz etkilerin, ülkemiz ormanlarını oluşturan ağaç türlerinin, üretim ve tüketim durumlarının bilinmesi gereği doğmuştur.
Bugünün Türkiye'sinde, ormanlarımızın yetersiz kalması dışında, konutlardaki ahşap kullanımındaki düzensizlik, üzerinde önemle durulması gereken bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eski Türk Evi'nde geniş bir uygulama alanı olan ahşabın, günümüz konutlarında kullanımı ile ilgili son durumun belirlenmesinde, ahşap malzemenin konutlardaki geleneksel kullanım yerinin ve şeklinin öncelikle incelenmesinde fayda vardır.
Fonksiyonel olduğu kadar, dekoratif bir anlayışla da konutlarda geniş bir uygulama alanı bulmuş olan ahşabın, kullanım şartlarının tam olarak bilinememesi ve yapıda bilinçsiz bir şekilde yer alması, bugün ahşabın elde edilmesi ve yapıda kullanılmasıyla ilgili çeşitli sorunlar yaratmaktadır.
Gittikçe çoğalmakta olan nüfus, gelişen teknolojiye paralel olarak ihtiyaçların artması, hammadde yetersizliği, bilinçsiz ve yanlış kullanımlar gibi pek çok etkenin, ahşabın günümüz konutlarındaki kullanımını etkilediği gözler önündedir. Dolayısıyla da, ahşabın yapıda en uygun şekilde nerede ve nasıl kullanılması gerektiğinin belirlenmesi konusunda bir çalışma yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Yapılan araştırmada, ahşap malzemenin, yapıda kullanılan türlerine göre, organik yapısı ve özellikleri ile ilgili bilgiler verilecektir. Bu doğrultuda, ahşabın Türkiye ölçeğinde, geşmişten günümüze kadar geçen sürede, konutlardaki kullanım alanlarının belirlenmesine çalışılacaktır.

1 Mayıs 2015 Cuma

Ahşabın Taşıyıcı iskelet olarak kullanımı

Ahşabın yapılarda taşıyıcı iskelet olarak kullanılmasındaki önemli aşamalardan biri 20. yüzyıl başlarında olmuştur. I. Dünya Savaşı 'nın başlamasıyla birlikte, savaş malzemeleri için değerli bir hammadde olan çeliğin yapı alanından çekilmesiyle, yapılarda ahşap kullanma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Daha sonraları, teknolojinin giderek ilerlemesi sonucu, insanlığın ihtiyaçları da artış göstermiştir. Hammadde yetersizliğinden dolayı, demir ve çelik bir müddet daha, yapı alanından uzak kalmıştır. Bu da, yapılarda ahşap kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Böylece, ahşap daha çok sayıda ve değişik fonksiyonlu yapıda kullanılabilmiştir. Bu sayede, ahşapla ilgili bilimsel araştırma ve çalışmalar artmış ve bu da, başarılı sonuçların elde edilmesinde yararlı olmuştur. Ahşabın çeşitli dış etkilere karşı korunması ile ilgili çalışmalar, bu dönemde büyük bir aşama kaydetmiştir.
Ahşabın gelişmesindeki diğer bir büyük aşama, II. Dünya Savaşı sırasında olmuştur. Bu dönemde; sıcak, soğuk ve her türlü iklim koşuluna dayanıklı olan yapay reçine tutkalının bulunması, yapılarda ahşap kullanımının artmasına büyük katkıda bulunmuştur.
Gelişen tutkallı ahşap yapı elemanlarıyla, ahşap yapım tekniğinde büyük bir ilerleme sağlanmıştır. Kullanılan bugünkü tekniklerle, ahşap, istenilen kesit ve boyutta kullanılabilen bir yapı malzemesi durumuna gelmiştir.
Ahşabın 20. yüzyılda önem kazanmasının nedenlerinden biri de, mimarlık tarihine damgasını vurmuş olan ünlü mimarların çalışmalarıdır. 1930 - 1939 yıllarında, özellikle F.L. Wright, R. Neutra gibi ünlü mimarlar, geleneksel bir malzeme olan ahşabı, ileri yapı teknikleri ile kullanarak, çok güzel örnekler vermişlerdir.
Ülkemizde 1927'lerde ahşap yapı yapma yasağı konulduğundan beri, günümüze kadar ahşap yapı teknikleri uygulanmamış ve öğretilmemiştir. Önümüzdeki sorunlardan biri, elimizde kalmış olan ahşap yapı stokumuzun restore edilerek korunması, bir diğer sorun da, hızla artan konut ihtiyacımızı karşılamak için, ahşaptan yararlanabilmek üzere, yapının bir çok alanında ahşabı kullanma bilgisinin kaybolmuş olmasıdır (16).
Türkiye'de, 20. yüzyılın başlarından itibaren, betonarmenin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, ahşabın kullanım alanları kısıtlanmıştır. Çağdaş teknikler ahşabı yanmaya, suya ve kurtlanmaya karşı dayanıklı hale getirebilse de, az bulunuşu ve çağdaş gereçlere göre daha pahalı oluşu, ahşabın kullanım alanını giderek daraltmaktadır. Ahşap, yapıda giderek tamamlayıcı öğelerde kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzde ekonomik koşullar nedeniyle, doğal ahşap şekil değiştirmekte ve yerini yavaş yavaş, ahşaptan üretilmiş yapay malzemelere bırakmaktadır.
Anadolu'da ahşabın yapı malzemesi olarak kullanımının ilk çağlara kadar uzandığını gösteren kanıtlar vardır. Binlerce yıllık bir geleneğin, 20. yüzyılın başlarından itibaren, unutulmaya başlanması üzücüdür.

30 Nisan 2015 Perşembe

Türklerde Ahşap Ne zaman kullanılmaya başlamıştır

Kalıcı kültürlerde ahşabın belirgin kullanılış şekli, yığma yapı teknikleridir. Bu teknikte kalın, iri kesitli ahşap elemanlar, duvarları oluşturacak şekilde üst üste yığılırken, birbirine dik iki istikametteki duvarın ahşap elemanları ile geçmelerle bağlanır ve yapı oluşturulur.
Ahşabın Türkler tarafından kullanılışı, daha çok Anadolu'ya yerleşmelerinden sonra yaygınlaşmıştır. Ahşap malzeme, Anadolu'nun çeşitli yörelerinde farklı biçimlerde değerlendirilerek kullanılmıştır. Ahşap yapıların dış görünümleri ve iç güzellikleri Türk sivil mimarisine büyük bir özellik kazandırmıştır.
İlk çağlardaki Anadolu orman alanı, günümüz orman alanlarının üç katı büyüklüğündeki alanı kapsamaktaydı (51).
Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu dönemlerinde de ahşap, ana yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Ahşap yapı tekniği, 9. yüzyılda Selçuklulardan itibaren gelişme göstermiş, 12. ve 13. yüzyıllarda yüksek bir düzeye erişmiştir. Osmanlı Devri'nde ise, 17. yüzyılın sonlarına kadar, ahşap mimarlığın en güzel örnekleri verilmiştir.
Osmanlı ahşap karkas sistemi, en yaygın olarak ev inşaatında, bir çok defa da, gelişme ve değişme ihtiyacı olan iş binalarında kullanılmıştır. Ahşap iskeleti meydana getirmek için kullanılan elemanlar, konut mimarisinin belirlediği ölçülerde ve ormanda hazırlanmış ve ağaçların her parçası ahşap karkas sistemin bir unsuru olarak değerlendirilmiştir.
Türkiye'de, Akdeniz ve Kuzeybatı Anadolu Bölgeleri'ndeki ormanlık alanların çokluğu, bu bölgelerde ahşabın ana yapı malzemesi olarak kullanılmasını sağlamıştır. Ayrıca, Marmara ve Karadeniz Bölgeleri'nde yer alan geleneksel yapılarımızda da ahşap çok yaygın olarak kullanılmıştır. Bu yapılarda ahşap, çoğunlukla karkas sistem olarak yer almıştır. Sadelik ve fonksiyona önem verilmiştir (34)
Türk toplumu, ahşabı geçmişte en iyi şekilde kullanmış olan toplumlardan biridir. Ahşap, Türk toplumunun ekonomik, sosyal, kültürel ve politik yaşantısıyla ve- teknolojik olanaklarıyla en iyi uyumu sağlayan yapı malzemesidir.