This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

31 Mayıs 2015 Pazar

Orman İşletmeciliği nedir

orman işletemsiOrman İşletmesi, Ormana ve ürünlerine olan ihtiyacı doğrudan doğruya ve dolayısıyla devamlı şekilde karşılamak amacıyla, hudutları belli ormanlarda üretim faaliyetinde bulunan iktisadi ünite olarak tanımlamıştır. Orman işletmeleri diğer işletmeler gibi iktisadi bir ünite olmasına karşın, kendine has bir takım özelliklere sahiptir.

Bu özellikler, kuruluş yeri özellikleri, fonksiyonel özellikleri, faaliyetlerine ilişkin (idare süresine) özellikler ve ekonomik özellikler olarak 4 gruba ayrılmıştır.

Orman işletmeleri kuruluş olarak geniş alanlara kurulurlar, arazi yapısı çok engebelidir. Bir çeşit arazi işletmesi olduklarından doğaya açıktırlar ve doğal şartlardan oldukça etkilenirler. Fonksiyonel olarak diğer işletmeler mal veya hizmet üretimi yaparken, orman işletmeleri mal ve hizmet üretimini bir arada gerçekleştirmektedir. Orman işletmeleri odun üretimi yönünden 20–200 yıl arasında değişen uzun bir üretim sürecine (idare süresi) sahipken, karlılık çoğu zaman ikinci plandadır.

Orman işletmelerinde üretim sürecinin uzunluğu yakın planda kar amacı taşıyan, özel sektör işletmecileri tarafından tercih edilmemeye neden olmaktadır. Orman işletmelerine yatırılan kapital, istenildiği zaman bir başka alana devir edilmemekte, üretim talebe göre ayarlanamamaktadır. Ayrıca, ürün olgunlaştıktan sonra hasat etme zorunluluğu yoktur. Porsuk’un Geray’a atfen bildirdiğine göre Ormancılık sektörü ürettiği pek çok mal ve hizmetlerle kendisi dışındaki pek çok sektöre girdi vermektedir.

Yani pek çok sektöre alt yapı oluşturmakta, hazır arz yaratarak etkin faaliyet göstermelerini sağlamakta, dolayısıyla makro amaçlara ulaşmada ve sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmede (istihdam, katma değer yaratma vb.) önemli bir sektör 14 görünümündedir. Bu özelliği nedeniyle ileri bağlantıları yüksek bir sektördür. Buna karşılık diğer sektörlerden pek az girdi aldığı için geri bağlantıları düşük bir sektördür. Sürdürülebilirlik birçok sektör için oldukça yeni bir kavram olmasına karşın, orman işletmeciliğinde sürdürülebilirliğin temel bileşenleri, çok eskiden beri uygulanmaktadır. Alman ormancı Georg Hartig, 1975 yılında, “sürekli ürün” kavramını gündeme getirmiştir. Bu kavramla ifade ettiği temel fikir, “odun arzının nesiller boyu sürekli olabilmesi için hasadın, büyümeyi geçmemesi gerektiği” olmuştur.

Bu anlayış Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da modern ormancılığın bel kemiğini teşkil etmiştir. Süreklilik prensibi, tarihsel gelişim süreci ile birlikte değerlendirildiğinde ormancılıkta sürekliliğin uzun yıllar boyunca sadece odun hâsılatı sürekliliği şeklinde ele alındığı anlaşılmaktadır. Yani başlangıçta orman işletmeciliğinde süreklilikten gelecekteki odun gereksinimini de sürekli olarak karşılama anlaşılmıştır. Ancak, kavram zaman içersinde toplumun değişen gereksinimlerine uyum sağlamış; ormanın ekolojik, ekonomik ve sosyo-ekonomik işlevleri de dikkate alınmaya başlanmıştır. Yani süreklilik kavramı, başlangıçtaki duruma göre daha geniş bir yelpazede orman ekosisteminin stabilitesini kapsayacak şekilde genişlemiştir.

Ormancılıkta sürdürülebilirliğin, iktisadi sürdürülebilirlik, ekolojik sürdürülebilirlik ve sosyo-politik sürdürülebilirlik şeklindeki üç bileşeni içerdiği ve buna silvikültürel sürdürülebilirliğin de eklendiği ifade edilmektedir. Silvikültürel sürdürülebilirlik, geleneksel orman iktisadı ders kitaplarında bulunan geleneksel odun ürünleri sürekliliği yaklaşımına karşılık gelmektedir. İktisadi sürdürülebilirlik, orman kaynağından elde edilen gelir akışına hitap etmektedir.

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Kereste İşletmeciliğinde Sürdürülebilirlik nasıl sağlanmalıdır

sürdürülebilirlik 2Günümüzde artık işletmelerin karlılıkları ve performanslarının göstergesi olan rakamsal değerler tek başına firma performansını ve gelecekteki değerini göstermekte yeterli değildir. Önemle üzerinde durulan konu, firma performansının ve başarı göstergelerinin sürdürülebilirliğidir.

Sürdürülebilirlik işletmenin sadece kendi içsel faktörleri değil, onu etkileyen bütün dışsal faktörleri ve bunların değerlendirilmesini içeren son derece önemli bir göstergedir. Sürdürülebilirlik göstergeleri ekonomik, çevresel ve sosyal kriterler ile kurumsal ve finansal yönetim performansını içerir. Bu nedenle sürdürülebilir işletme performansı sadece işletmelerin mali performansları, karlılıkları ve büyümesinden ibaret değildir.

Bu göstergeler temelde işletmelerin başarılarının ölçümünde önemli olmakla birlikte kısa vadeli ya da büyük ölçüde sadece ilgili dönemi temsil eden ölçütlerdir.

Oysa sürdürülebilir performans ölçütleri uzun vadeli ve daha kapsamlı bir çerçeve sunar. Sürdürülebilirlik aynı zamanda, işletmenin ekonomik, çevresel ve sosyal gelişmelerden kaynaklanan risklerinin doğru bir şekilde yönetilebilmesi ile bağlantılıdır. Öte yandan, işletmenin organizasyon yapısından ve finansal koşullardan kaynaklanan riskler de sürdürülebilir işletme performansı için yönetilmesi gereken riskler arasındadır. Bütün bunların sonucu firma değerine yansıyarak hissedarların değerlerinin maksimum kılınmasını sağlar. Başka bir ifade ile işletmenin sürdürülebilirliği uzun vadede hissedarlar için değer yaratmayı amaçlar.

Firmaların sürdürülebilir başarılarında en temel faktör firmanın kurumsal yönetim ilkeleri ve değerlerine uygun bir yönetim anlayışının benimsenmesi, uygulanması ve faaliyetlerinin ve süreçlerinin izlenerek, gerekli önlemlerin zamanında gerektiği şekilde alınmasıdır. Bu açıdan firmaların sürdürülebilir performansları ile kurumsal yönetim uygulamaları önemli ölçüde çalışmakta, kurumsal yönetim sürdürülebilirlik göstergeleri için temel verileri sağlayarak, firmaların sürdürülebilir performanslarının güvencesini oluşturmaktadır.

29 Mayıs 2015 Cuma

Ormancılık Mesleğinin geçmişi nedir

ormanciTahtacılar atalarından bu yana ormancılık işleri ile uğraşan ve bu mesleği bir gelenek haline getirmiş olan bir Alevi Türkmen topluluğudur. Kim oldukları ve nereden geldiklerine dair birçok görüş bulunmaktadır. Tahtacıların geçmişi hakkındaki en yaygın görüş Tahtacıların gerek Ağaç-Eri, gerekse Oğuz boyundan oldukları kesin kaynaklarla ispat edilmemesine rağmen, Tahtacıların atalarının Anadolu’ya Orta Asya’dan geldiği ve Anadolu’da Oğuz Türkmenleri olarak bilindikleridir.

Yazılı kaynaklarda ise, Tahtacı adına 16. yüzyılda Osmanlı vergi nüfusu tahrir defterinde Cemaat-ı Tahtacıyan olarak rastlanmaktadır. Ağaç-Eri’lerin torunları olduğu düşünülen Tahtacılar Moğol baskısından kaçarak önce Horasan’a, oradan da Irak’a geçmiş ve buradan da Toroslara 7 kadar gelmiş ve ormanlık alanlara yerleşmişlerdir. Ağaç-Eri’ler yaşadıkları yerlerden dolayı orman işçiliği ile uğraşmışlar ve bundan dolayı da bu ismi almışlardır.

Ağaç-Eri’lerine 16. yüzyıldan sonra Tahtacılar denilmiştir. Tahtacılar Alevi olmalarına karşın daha farklı özelliklere sahiptirler. Tahtacılar Hacı Bektaş Ocağı’nı tanımazlar. Tahtacıların iki ocağı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi İzmir Narlıdere’deki Yanınyatır Ocağı, diğeri ise; Aydın Reşadiye’deki Hacı Emirli (Şehepli) Ocağıdır. Günümüzde Yanınyatır ocaklıları Narlıdere’de, Hacı Emirli ocağına bağlı kişiler de Aydın Söke civarındaki Gümüş köyünde oturmaktadırlar.

Günümüzde Türkiye’nin güneydoğusundan başlayarak yoğunluklu olarak Adana, İçel, Antalya, Isparta, Muğla, Denizli, Aydın, İzmir ve Balıkesir illerindeki ormanlık alanlarda yaşamaktadırlar. Geçmişte göçebe olarak yaşayan Tahtacılar günümüzde, çoğu yerde yerleşik düzende bulunmaktadır.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Orman İşletmek ile ilgili Orman Kanunları nelerdir

ormancilik kanunuOrman kaynaklarından elde edilen ürünler ana ürünler ve yan orman ürünleri olmak üzere ikiye ayrılabilir. Ana orman ürünleri ormanlardan elde edilen odun hammaddesi, yan ürünler ise odun hammaddesi dışında kalan diğer orman ürünleridir (reçine, sığla, yaprak, çiçek vb.). Ana orman ürünleri yakacak ve yapacak (endüstriyel ürünler) odunlar olmak üzere iki şekildedir. Ormanlardan, bu ürünlerin ne şekilde ve kimler tarafından üretileceği Orman Kanununa göre düzenlenmiştir. Devlet orman işletmeleri ormanlardan, odun hammaddesi üretiminde orman idaresince belirlenen kurallar ve orman amenajman planları doğrultusunda hareket ederek, birim sahadan en yüksek miktar ve kalitede orman emvalini üretmek için çalışmaktadır. Devlet orman işletmelerinde odun hammaddesi üretim işleri vahidi fiyat (birim fiyat), taahhüt (eksiltme veya pazarlık) ve gündelik ile olmak üzere üç şekilde yaptırılmaktadır. Yapılan işin birim miktarına ödenecek bedel üzerinde anlaşmaya varılmasıyla başlatılan iş ilişkisi; devlet orman işletmesine teslim edilen işin toplam miktarının bedelinin ödenmesiyle de sona ermektedir. Çoğunlukla orman ürünü, özellikle de çeşitli niteliklerdeki hammadde odunun hasat edilmesi ve taşınması işlerinde geçerli olan bu düzenin işleyiş biçimi, çeşitli yasal düzenlemelerde ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Üretim işlerine ait birim fiyatlar, Orman Genel Müdürlüğünce (OGM) belirlenen esaslara göre her iş kolu için ayrı ayrı olmak üzere saptanır. Buna göre, orman işletmelerince yaptırılacak işlere ait birim fiyat kararları ve şartnameler düzenlenir .

5 Günümüzde Türkiye’de devlet ormanlarındaki üretim işleri 1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 40. maddesine göre yapılmaktadır. Bu maddede; “Devlet ormanlarında ağaçlama, bakım, imar, yol yapımı, kesme, toplama, taşıma, imal gibi orman işleri; işyerinin ve işyerinde çalışacakların hangi mülki hudut ve orman teşkilatı hudutları içerisinde kaldığına bakılmaksızın, öncelikle işyerinde veya civarındaki orman köylerini kalkındırma kooperatiflerine ve işyerindeki köylülere veya işyeri civarındaki orman işlerinde çalışan köylülere, işyerine olan mesafeleri ile iş güçleri dikkate alınarak gördürülür.

Yapılacak işe yukarıda belirtilen kooperatiflerin ve köylülerin iş güçlerinin yeterli bulunmaması, işe ehil olmamaları, aşırı fiyat istemeleri, işin dağıtımı veya yapılması ile ilgili konularda çözülmesi mümkün olmayan ihtilaflar çıkarmaları gibi hallerde, bu işler; işyerine civar olmayan orman köylerini kalkındırma kooperatiflerine veya köylülere yaptırılabileceği gibi taahhüt yolu ile de yaptırılabilir. Bu işleri yapacak müteahhitlerden, işin mahiyet ve hacmine göre ormancı teknik eleman çalıştırmaları istenilir. Ayrıca bu taahhüde gireceklerden mali yeterlilik belgesi istenir” denilmektedir. Bu kanun gereği devlet ormanlarından yapılacak üretimin çoğunluğunu orman köylüsü yapmakta, iş açığı olması durumunda ise dışarıdan gelen işçilere üretim işleri yaptırılmaktadır. Orman köylüsünün ormancılık faaliyetlerinde işlendirilerek ekonomik katkı sağlanması sürdürülebilir ormancılığın temel amaçları arasında yer almaktadır.

Orman köylüsünü işlendirmeye ve kalkındırmaya yönelik yapılan bu uygulama, orman idaresini kısıtlayan bir durumdur ve bir çok aksaklığa neden olmaktadır. Örneğin, işgücünün yeterli olmaması veya işe ehil olmaması hallerinde orman idarecileri zor durumda kalmaktadır. Böyle durumlarda üretim işleri aksamakta ve üretim zamanında bitirilememektedir. Ayrıca orman işçiliği yapan orman köylüleri tüm üretim dönemi boyunca ormancılık işlerinde çalışan kalifiye orman işçileri olmadıklarından dolayı, teknik bilgi, iş kalitesi ve verimlilik açısından yeterli gelmemektedir. Orman kaynaklarından yapılan üretim işlerinde işçi istihdamı konusunda yaşanan sorunlar ormancılık sektörünün verimliliğini de etkilemektedir. Orman işçiliğinin bu sorunları, yurdun çeşitli bölgelerindeki ormancılık çalışmalarının gerçekleştirilmesi için gerekli işgücünün zamanında ve yeteri ölçüde sağlanabilmesi yönünden güçlükler doğurmaktadır.

6 Ülkemizde orman kaynaklarından etkin bir biçimde fayda sağlamayı kısıtlayan birtakım sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlar dışsal sorunlar ve içsel sorunlar olmak üzere iki şekilde ayrılabilmektedir. Dışsal sorunlar; toplumun orman kaynakları konusundaki değer yargıları, diğer sektörlerdeki yanlış politikalar, örgüt yapısındaki istikrarsızlık, orman endüstrisine ilişkin yanlış politikalar olarak ifade edilebilmektedir. İçsel sorunlar ise; ormancılık kapsamının ormancılar tarafından yanlış anlaşılması, uzmanlaşma, iş bölümü ve örgütlenme eksiği, eğitim, bilgi ve deneyim eksikliği, finans yetersizliği ve kaynakların rasyonel kullanılmayışı olarak ifade edilebilir.

Bunun yanı sıra, gerek iş güvenliği ile ilgili önlemlerin bulunmaması, gerekse düzensiz ve yetersiz işlendirmenin getirdiği uyumsuz ve yetersiz iş deneyimi nedeniyle her yıl çok sayıda iş kazaları olmaktadır. Devirme, boy verme, sürütme işlemleri sırasında önemli kayıplar olmaktadır. Bu işlendirme düzeni bir yönüyle de orman işletmelerinin başarısını etkilemektedir.

Ülkemizin en büyük doğal kaynaklarından olan orman kaynaklarından, gerek orman kaynaklarının yönetiminde yaşanan kısır döngüler, gerekse orman-toplum ilişkilerinin zayıf oluşundan dolayı etkin bir biçimde faydalanılamamakta, bu da sürdürülebilir ormancılığı olumsuz etkilemektedir. Ormancılık işlerinde üretimden satışa kadar tüm teknik işlemlerde (kesme, tomruklama, bölmeden çıkarma, yükleme, boşaltma, taşıma, standardizasyon, istifleme vb.) rasyonellik ilkelerine uygun davranmak işletmeciliğin gereği olup, işletme başarısına olumlu etki yapacaktır.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Ülkemizde Orman İşletmeciliği ne zaman başlamıştır

agacin kurutulmasiGünümüzde Türkiye’deki orman kaynaklarının mülkiyetinin büyük bir bölümü (%99.9’u) devlete aittir. Bu yüksek oranın tarihsel, sosyo-ekonomik ve köklü temelleri bulunmaktadır. Uzun dönemler boyunca ormanlar başıboş bir şekilde ve teknik bir kural gözetilmeden kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ormanlardan Tersane ve Tophane gibi ordu ve sarayın gereksinimlerini karşılamak ve saray sürülerinin otlatılması bakımından ilgilenmiştir. Yine bu devrede ormanların bir kısmı, çeşitli nedenlerle ve hüccetlerle (senet anlamında) özel iyelik altına girmiş, öteki kesimleri de “Cibali Mübaha” olarak su ve hava gibi herkesin yararlanmasına açık bırakmıştır.

Bu devreye “mutlak başıboş devre” denilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ormanlardaki bu başıboş yararlanmaları önlemek ve ormanlardan gelir sağlamak amacıyla etkin ve yoğun çabalar göstermesi Tanzimat Fermanı’nın ilanından (1839) sonra yoğunluk kazanmıştır.

Özellikle Kırım savaşından (1856) sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ülkeleri ile iyi ilişkiler kurması ve bu ülkelerin teşviki ile alt yapı kuruluşlarını gerçekleştirmek ve ormanlardan düzenli bir biçimde yararlanmak için çalışmalara girilmiş, bu ormancılık çalışmalarını hukuksal yönden düzenlemek için Orman Nizamnamesi adıyla bir tüzük hazırlanmış ve 1870 yılında yürürlüğe konmuştur. Bundan sonraki dönemlerde bu uygulamaları geliştirmek amacı ile girişimlerde bulunulmuş ve 1917 yılında “Ormanların Usulü İdarei Fenniyeleri Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminde 1920 yılında 39 sayılı “Baltalık Kanunu” çıkarılmış ve bu kanunla orman köylülerine hane başına ikişer hektar hesabıyla baltalık verilmesi öngörülmüştür. Ancak beklenen sonuç sağlanamadığı için 1924 yılında çıkarılan 484 sayılı “Devlet Ormanlarından Köylülerin İntifa Hakkı Kanunu” ile yürürlükten kaldırılmış ve tekrardan Orman Nizamnamesi’nde öngörülen esaslara dönülmüştür.

Devlet, mevcut orman varlığını devam ettirmek ve düzenli bir yararlanma sağlamak için 1924 yılında çıkartılan 504 sayılı “Türkiye’de Mevcut Bilumum Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletmeleri Hakkında Kanun” ile bütün ormanların amenajman planlarıyla işletilmesini kabul etmiş ve ormanların sadece orman ürünleri üretmek için değil, aynı zamanda ormanların koruyucu niteliklerini de gözeterek bazı ormanları “muhafaza ormanları” olarak ayrılmasını öngörmüştür. Ancak bu durumda da ormanlardan istenilen şekilde yarar sağlanamamış ve yeni çalışmalar başlatılmıştır.

Bunların sonucu olarak da 1937 yılında teknik ve bilimsel ormancılık uygulamasının ülkemizde başlangıcı sayılan 3116 sayılı Orman Kanunu 4 çıkarılmıştır. Bu kanun ile ormanlarımız ulusal ekonominin önemli kaynaklarından kabul edilerek, devlet ormanlarının tüm toplumun yararına olacak biçimde devlet tarafından işletilmesi öngörülmüş, devletten başkasına ait ormanlar üzerinde de devletin gözetim ve denetiminin sağlanması ve hatta bazı özel ormanların kamulaştırılması amaçlanmıştır. Daha sonra 1956 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu çıkarılmıştır. Bundan sonraki dönemlerde bu kanuna ek olarak bazı düzenlemeler getirilerek ormancılık politikası geliştirilmeye çalışmış ve günümüzdeki halini almıştır.

26 Mayıs 2015 Salı

Ormancılık Kaynakları Nedir

ormancilikOrman kaynakları sahip olduğu özelliklerinden ve ileri bağlantısının yüksek olmasından dolayı, bir çok sektöre göre ayrı bir öneme sahiptir.

Ormancılık sektörünün kendisi dışında pek çok sektöre girdi verdiği ve alt yapı oluşturduğu bundan dolayı da makro amaçlara ulaşmada ve sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmede (istihdam, katma değer yaratma vb.) önemli bir sektör olduğu bilinmektedir.

Yukarıda belirtilen özellikleri ve ülke ekonomisine olan katkısından dolayı orman kaynaklarının korunması, sürdürülebilir yönetimi ve işletimi önem arz etmektedir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı, ilk defa 1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (Bruntland Komisyonu) tarafından ortaya atılmıştır.

Dünyadaki ve özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki orman kaynaklarının sistematik olarak azalması sorunuyla karşılaşan gelişmiş ülkeler, 1992 yılında yapılan Rio zirvesinde “2000 yılına kadar ormanların tüketilmesi ve bozulması sürecinin durdurulmasını” hedef olarak belirlemiş ve bu durumu “Sürdürülebilir Orman Gelişimi (Sustainable Forest Development =SFD)” şeklinde adlandırmışlardır (Toha and Barros, 1997). Nitekim 13–22 Ekim 1997 tarihlerinde Antalya’da toplanan XI. Dünya Ormancılık Kongresinin ana konusu, Sürdürülebilir Kalkınma İçin Ormancılık veya diğer bir deyişle Sürdürülebilir Ormancılık olmuştur.

Bu kongrede, sürdürülebilir ormancılığın önemi vurgulanmış ve ormanlardan yararlanan, ormanları saran ve biçimlendiren, ne var ki, orman politikası kararını almada en marjinal kalan, yerli halklar, orman köylüleri, kadın kuruluşları ve yerel örgütlerle ilgili görüşmeler yapılmış ve bu toplulukların sürdürülebilir ormancılıktaki önemi belirtilmiştir.

Dünyanın bir çok bölgesinde, orman halkı ve yerli halklar, kadın toplulukları ve yerel topluluklar, ormanların tahrip edilmesine yol açan yıkıcı ekonomik kalkınmayı durdurmaya çalışmaktadır. Ormancılık kurumu, yerli halkların ve yerel toplulukların, sürdürülebilir orman yönetimine ilişkin geleneksel bilgisini giderek daha çok kabul etmektedir.

Bu nedenle dünya ormanlarının geleceği, ormanların çevresel tarihinin ve orman kaybına neden olan sosyal etkenlerin anlaşılması ve yerli halkların, orman köylülerinin, kadın topluluklarının ve yerel toplulukların sorunlarını ciddi olarak dile getirilmesi gerekmektedir.

24 Mayıs 2015 Pazar

Ceviz ve Ceviz Ağacının Özellikleri Nelerdir

Ceviz ağacının meyvesinin sert kabuğuna ceviz kabuğu denir.
Latincesi juglandır. Her ne kadar geçmişte jeolojik, devirlerde geniş bir yayılışa sahip ise de günümüzde ancak 15-20 çeşit ceviz ağacı türü görülür.
Ceviz ağacı, cevizgiller familyasından uzun ömürlü ve kışın yapraklarını döken bir ağaçtır. Boylan 20-25 m. yükseklikte, geniş dallı, tomurcuklan az sayıda pullarla örtülü, aromatik kokulu, yapraklan olan ağacın, üzerleri kalın yeşil kabukla örtülü meyveleri vardır. Meyve olgunlaştıkça bu kabuk buruşur ve alttaki sert kabuk ortaya çıkar.

Ceviz ağacından pek çok alanda faydalanılmaktadır. Tahtası hafif, sert ve cila yapmaya uygun olduğu için mobilyacılıkta, meyvesinin dış kabuğu boyar madde içerdiği için kumaş boyası yapımında, meyvesinin yağından ise matbaa mürekkebi üretiminde istifade edilmektedir.

Çam Ağacının Özellikleri Nelerdir

Latincesi pinust'tur. Hemen hemen her toprakta yetişen ağaç türüdür. 100'den fazla çeşidi vardır. Kuzey yarım küresinin ağaç sınırından tropik bölgelere kadar olan kısımda yetişir. Hık ve soğuk ülkelerin bitkisidir.
Genel olarak çam ağacı, piramidal formdadır. Genç yaşlarda dallar gövdeyi çevreleyerek dizilmişlerdir. İleri yaşlarda ise tepe formu ve dalların diziliş düzeni bozulur. Gövde de pul yapraklar ve iğne yapraklar olmak üzere iki tür yaprak görülür. Pul yapraklar oluştuktan bir iki hafta sonra dökülerek yerini olgun yapraklara bırakırlar. Sonbaharda yaprakların büyük bir kısmı dökülse de genç yapraklar dökülmez. Bu nedenle her mevsim yeşil kalır.

Çamlarda çiçekler kozalak haldedir. Bir kozalağın kesiti incelenirse bunların bir eksen üzerinde sıralanmış pulcuklardan meydana geldiği gözlenir.

Çamın ekonomik değeri büyüktür. Çam odunları kağıt yapımında çok elverişlidir, fakat kullanımda ilk sırayı kerestecilik almaktadır Çam kerestesi yapı işlerinde, mobilyacılıkta, gemicilikte kullanılır. Ayrıca kuvvetli ısı verdiği için yakacak olarak da kullanılmaktadır. Bunların dışında çamdan reçine elde edilir. Reçine yağlı boya, mum, vernik ve parke cilası, makine ve motor yağlan yapımında, parfümcülükte ve kauçuk endüstrisinde kullanılır.

22 Mayıs 2015 Cuma

Ahşabın zararları nelerdir

Ahşap malzemenin nemli ortamda şişmesi ve kuruyunca büzülmesi sonucu, boyutlarında değişiklikler meydana gelmektedir. Ahşabın çalışması olarak nitelendirilen bu özelliği, olumsuz bir özelliktir. Ahşap malzemenin uygun oranda kurutulmamış ya da korunmamış olması, çalışmasındaki en önemli etkenlerdir. Bünyesindeki nemi gerekli miktarda kaybetmemiş olan ahşap malzeme, deformasyona uğramaktadır. Ahşabın çalışıp boyut değiştirmesinde; rutubet, güneş, sıcak - soğuk hava değişimi ve iklim özellikleri önemli rol oynamaktadır. Dış tesirlerden kolayca etkilenebilen ahşap malzemenin bünyesinde çatlaklar oluşabildiği gibi; zamanla çürüyüp tahrip olması da önemli bir sorundur. Ahşabın bu olumsuz özelliği, görünümünü bozmakta ve kullanım ömrünü azaltmaktadır

Bitkisel ve hayvansal zararlılar; yaşayabilecekleri ortam oluştuğu takdirde ahşabı zamanla tahrip etmektedirler. Ahşabın rutubete maruz kalması mantarlar için uygun bir ortam yaratmakta; gereken koruma ve bakım yöntemlerinin uygulanmaması ise; kurtlanma ve böceklenmelere sebep olmaktadır.
Ahşap, yangına dayanıksız bir malzemedir. Bununla birlikte; günümüzde yapılan araştırmalarla, yangın etkisinin ahşapta minimum seviyeye indirilmesine çalışılmaktadır.
Ahşabın olumsuz yönlerinden biri de; ilk yapım ve kullanım maliyetinin fazla olmasıdır. Bilinçsiz doğa tahribatı ve çıkan orman yangınları, orman sahalarını giderek azaltmakta; bu da, ahşap malzemenin maliyetini arttırıcı bir etken olmaktadır.

Ahşap homojen bir malzeme değildir. Liflerin gidişi, çatlak ve budakların her yerde aynı olmaması, ahşabın olumsuz bir özelliğidir. Ahşabın mukavemeti lif doğrultusuna (dik veya paralel) bağlı olarak değişmektedir. Bu özellik ahşapta eğilmelere ve şekil değişikliklerine sebep olabilmektedir

Ahşap periyodik bakıma ihtiyaç gösteren bir malzemedir. Gerektiği şekilde korunmayan ahşap malzemenin kullanım ömrü azalmakta ve çürüme başlamaktadır. Sürekli bakıma ihtiyaç göstermesi, ahşabın kullanım aşamasında da ekonomi sağlamadığını ortaya koymaktadır

 

21 Mayıs 2015 Perşembe

Ahşabın Faydaları nelerdir

Ahşabın estetik ve sıcak bir malzeme olması; konutlarda kullanım tercihini arttıran önemli bir olumlu özelliğidir. Ahşabın doğa ürünü bir malzeme olması, kullanıldığı ortamda, insanın kendini doğayla iç içe hissetmesini sağlamaktadır.
İnsanlıkla tanışması çok eskiye dayandığından dolayı ahşap; her zaman için güvenle kullanılan, sağlıklı bir malzeme olarak kabul edilmektedir. Yüzyıllardan beri konutta pek çok alanda kullanılabilen bir malzeme olmasından dolayı, insan yaşamının bir parçası olmuş ve bu da ahşabın, her devirde modası hiç geçmeyen bir malzeme olmasını sağlamıştır.
Görünümü oldukça güzel ve estetik olan ahşap malzeme; her zevke hitap edebilecek çeşitlilikte ve her türlü malzemeye kolayca uyum sağlayabilecek nitelikte bir malzeme olmaktadır. Ahşap, tarihsel süreç içinde pek çok konutta; taş, tuğla, kerpiç gibi yapı malzemeleriyle, iç ve dış mekanlarda dengeli bir şekilde kullanılmıştır.

Ahşabın olumlu yönlerinden biri de; hafif bir malzeme olmasıdır. Ahşap malzeme ile yapılan inşaatlarda, temele gelen yük hafiflemekte, bu da temelin daha ucuz ve kolay yapımına sebep olmaktadır. Ahşabın hafif olması, nakliyesinin daha rahat yapılmasını sağlamakta; ayrıca, kullanım yerine getirildikten sonra da, rahat taşınabildiği için fazla eneıji sarfiyatını önlemektedir.
Ahşap malzeme yerine monte edildikten hemen sonra kullanılabilen bir malzemedir. Bu olumlu özelliği yapım ve kullanım yönünden işe süratlilik kazandırarak, zamandan tasarruf sağlamaktadır.
Ahşabın kolay monte edilebilen bir malzeme olması da önemli bir özelliğidir. Montaj kolaylığı, işçilik ve zamandan tasarruf sağlamakta, yapım süresini kısaltmaktadır.

Sökülüp takılabilir bir malzeme olmasından dolayı, montajda meydana gelebilecek bir hata kolayca giderilebilmekte ya da istenen değişiklikler rahatça yapılabilmektedir. Ahşabın önemli bir olumlu özelliği de; diğer pek çok yapı malzemesi karşısında üstünlük gösterdiği; kolay işlenebilen bir malzeme olma özelliğidir. Kolay işlenebilmesi, ahşabın her zevke hitap edebilen, bir çok detayın verilebileceği bir malzeme olmasına olanak sağlamaktadır

Tekrar kullanılabilir bir malzeme olması, ahşabın bir başka olumlu yönüdür. Yerinden söküldükten sonra, çok az bir hasarla yeniden kullanılabildiği gibi; kullanılacağı yere göre yapılacak küçük değişikliklerle, tekrar tekrar kullanılabilmektedir. Ahşabın bu yönü, ekonomik açıdan ele alındığında, dikkate değer bir özellik olmaktadır

 

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Ahşap Nerelerde Kullanılabilir

Ahşap malzeme yapıda yardımcı eleman olarak; iksa, palplanş, askıya alma, kalıp ve iskele yapımında kullanılmaktadır. Bu işlemlerin yanı sıra; ahşap malzeme eski konutlarda, çok seyrek olarak , kazık temel görevi de almıştır.
Günümüzde kullanılmayan ahşap kazık temellere, özellikle ağaç üretiminin yoğun olduğu Karadeniz yöresindeki eski kulübe ve bağ evlerinde rastlanılmaktadır. Yığma veya iskelet sistemle yapılmış binalarda kullanılmış ahşap kazık temeller; uçları sivriltilmiş yuvarlak ya da işlenmiş ahşap elemanların toprağa çakılmasıyla oluşturulmuştur. Uzunluğu yaklaşık 4-10 metre olan kazıkların çapı, 22-31 cm. olmaktadır.
Taşıma gücü zayıf olan zeminlerde, temel çukurunun derin kazılmasının zorunlu olduğu durumlarda; kazının iki yan yüzeyi yukarıdan aşağıya doğru, ahşap elemanlarla takviye edilmektedir. İksa olarak isimlendirilen bu takviye; zemin malzemesi çok kaygan değilse seyrek olarak (seyrek iksa), kayıp çökebilecek türde ise arada boşluk bırakılmadan sık olarak (sık iksa) yapılmaktadır. Ahşap iksa elemanları; 2-3 metre aralıklarla, yatay veya çapraz olarak ahşap kalaslarla takviye edilerek sıkıştırılmaktadır.
Sulu zeminlerde inşa edilecek yapıların oturacağı alanda yapılacak kazılar için, yapı alanının etrafı, iki yatay ahşap eleman arasına çakılan düşey ahşap elemanlarla çevrilmektedir. Palplanş adı verilen bu yöntemle, yapı alanının etrafı ahşap bir perdeyle kapatılmakta; bu alanın içi daha sonra kazılarak boşaltılmaktadır. Palplanş yapımında kullanılacak ahşap malzemelerin kalınlıkları, çakılacakları derinliğe göre; 6 - 8 - 10 - 12 cm. arasında değişmekte; genişlikleri minimum 25 cm. olmaktadır.

Bitişik binalar arasında kazı yapılırken; binaların çökmemesi, ya da bitişik arsa toprağının kaymaması için, askıya alma adı verilen ve binalar arasında yapılan takviye işleminde de ahşap elemanlardan yararlanılmaktadır. Ahşap malzeme, Türkiye’de yaygın olarak kullanılan iskele ve kalıp sisteminin de ana malzemesi olmaktadır

 

19 Mayıs 2015 Salı

Doğramalık Kapı Kerestesinin özellikleri ve kullanım alanları

Bir binanın; ışık alması, korunması, iç ferahlığı, ısı korunumu ve estetik dizaynı açısından dikkate alınacak en önemli yapı elemanlarından biri de kapı ve pencere doğramalarıdır. Doğramalar; sızdırmazlık ve koruyuculuk işlevlerini yerine getirmelidirler. Doğramaların yerleşim şekilleri, dizaynları ve yapılmış oldukları malzemeler; hem binanın hem de içinde yaşayanların sağlıklarım önemli ölçüde etkilemektedir. Yapının dış estetiğinin tamamlanmasında da büyük rol oynayan kapı ve pencereler, dışarıdan bakıldığında yapının en çok dikkat çeken kısımları olabilmektedir. İnsanların değişen adetleri ve ihtiyaçları,içinde yaşadıkları konutların biçimini etkilediği gibi, iç ve dış mekanlar arasında bağlantı sağlayan pencere ve kapıların da şeklini ve özelliklerini değiştirmektedir.

Ahşap Kapılar:
Ahşabın, Türkiye’deki geleneksel doğrama malzemesi olduğu bilinen bir gerçektir. Eski konutlarda değişmez doğrama malzemesi olan ahşap, günümüzde de kullanılmakta; çok eski çağlardan itibaren, günümüz konutlarında da geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. Eski konutlarda, kapıların hemen hemen tamamında ahşap kullanıldığı ve hepsinde de iyi ve ince bir işçilik olduğu göze çarpmaktadır.
Günümüze kadar gelebilmiş olan geleneksel Türk konutlarından, o zamanlara ait olan kapıların doğramacılık teknikleri hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Bu konutlardaki doğramaların, günümüzdeki doğramalara oranla büyük bir işçilik ve zevk üstünlüğü gösterdiği, kabul edilen bir gerçektir

Ancak, günümüzde de, ahşap kapılar dış mekanlarda daha sade bir görünüme sahip olmalarına rağmen, iç mekanlarda daha estetik modellerde tercih edilmektedirler. Ahşap; emniyet, estetik, ses, ısı, ışık, ateşe karşı dayanım ve fonksiyonellik gibi kapılarda aranan çeşitli beklentilere cevap verebilecek nitelikte bir doğrama malzemesidir

Ahşap kapılar; başlık, seren, kayıt ve tabla (ayna) olarak isimlendirilen parçalardan oluşmaktadırlar.
Günümüzde fabrikalarda, tamamıyla hazır olan ahşap kapılar da üretilmektedir

 

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Merdivenlerde taşıyıcı ve basamak olarak ahşap nasıl kullanılır

ahsap merdivenEski konutlarda en çok kullanılan merdivenler; ahşap merdivenler olmuştur. Özellikle iç mekanlarda katlar arasındaki bağlantı hemen hemen tamamıyla ahşap merdivenlerle sağlanmıştır. Ahşap konutlarda kullanılan merdivenler de ahşap yapılmıştır. Günümüzde, konutların taşıyıcı malzemesi ne olursa olsun, iç mekanlarda ahşap merdivenler tercih edilmeye devam etmektedirler. Merdivenlerde ahşap malzeme; taşıyıcı, kaplama ve korkuluk elemanı olarak kullanılmaktadır.
Ahşabın Merdivenlerde Taşıyıcı olarak Kullanımı:
Bu bölümde, taşıyıcısı ahşap olan merdivenler; kirişler, basamaklar, rıhtlar ve sahanlıklar olmak üzere dört bölümde incelenmiştir.

17 Mayıs 2015 Pazar

Çatılarda Ahşap nasıl kullanılmaktadır

Bir binayı tamamlayan ve ona mimari özelliğini kazandıran elemanların en önemlilerinden biri de çatıdır. Çatı, bir binayı yağmur, kar, rüzgar, soğuk ve sıcak gibi dış etkilere karşı koruyan yapı elemanıdır. Çatılar; örtü ve taşıyıcı kısım olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Örtü; çatıyı dış etkenlere karşı koruyan kısımdır. Taşıyıcı kısım ise; örtünün, kar ve rüzgarın yükünü taşımakta, aynca çatının formunu oluşturmaktadır.
Yapıyı tamamlayıcı bir eleman olan çatılar, biçim ve yapım yöntemlerine göre düz ve eğimli çatılar olmak üzere iki sınıfa ayrılmaktadırlar. Her iki sistemde de, çatıyı oluşturan en önemli elemanlar; taşıyıcı elemanlar ve çatıyı oluşturan örtü malzemeleridir.
Geçmişten günümüze değin Geleneksel Türk konutlarında kullanılan çatı sistemleri ve malzemeleri; zamana, konutun bulunduğu yöreye ve iklim şartlarına göre değişim göstermektedir. Ahşap malzeme, geleneksel Türk konutlarındaki çatı sisteminde en çok kullanılan malzemedir
Ahşabın Çatıda Taşıyıcı Olarak Kullanımı:
Ahşap malzemeden oluşturulan çatının yapım kolaylığı ve ekonomik oluşu, ahşap çatı uygulama yöntemlerinin tarih süresince gelişmesine neden olmuştur. Bugün, konutların hemen hemen hepsinde, çatıyı oluşturan taşıyıcı elemanlar ahşap malzemeden yapılmaktadır. Tarihsel süreç içinde, ahşap malzemenin kullanıldığı çatı sistemlerin bazıları, açıklanacak olursa:
Türkiye’nin yağışlı iklim bölgeleri olan kıyı kesimlerinden içeriye doğru gidildikçe, Orta ve Güney Anadolu bölgelerindeki geleneksel Türk konutlarında; iklim koşullarının da etkisiyle, düz ve çok az eğimli çatı sistemlerine rastlanmaktadır. Bu çatılar; 15-25 cm. çaplarındaki yuvarlak kesitli ahşap elemanların , 30-60 cm. ara ile yerleştirilmesi ve üzerlerinin toprakla örtülmesiyle oluşturulmaktadır. Güneydoğu yörelerinde keran olarak isimlendirilen çatının taşıyıcısını oluşturan bu yuvarlak kesitli ahşap elemanlara, Güneybatı Anadolu’da börk veya döver adı verilmiştir.
Anadolu’da antik çağlardan günümüze kadar uygulanmış bir çatı yapım yöntemi olan bu sistemde; taşıyıcı kirişler üzerine aralıksız olarak ağaç dallan yerleştirilerek, toprağı taşıyacak bir döşeme oluşturulmaktadır. Özellikle köy evlerinde uygulanmış olan bu yöntemde tavan, ağaç dallan görünmeyecek şekilde sıvanmaktadır.
Eğimli olarak yapılan çatılarda genel çatı kuruluş ilkesi; yapının kullanım amacını ve yörenin iklim koşullarını göz önüne alan, en kolay çatı sisteminin oluşturulmasıdır. Eski Türk evinde, ahşabın verdiği bütün imkanlar kullanılarak çatıda gereksiz mahya oluşturulmamıştır. Yatay ve eğik dereler kullanamayarak, çatının genel şekli her zaman sade bir şekilde çözümlenmiştir.

Eski Türk evinde genellikle oturtma çatı konstrüksiyonuna rastlanmaktadır. Bu sistemin detaylandırılması, günümüzde kullanılan sistemle bazı farklılıklar göstermektedir. Bu farkların başında, çatıda göğüsleme ve kuşak kullanılmaması gelmektedir. Bunun yerine, 2.5 metre ara ile atılmış bağlama mertekleri kullanılmıştır. Ayrıca bu sistemde çatı dikmeleri, çok sık aralıklarla konan kaim döşeme kirişlerine taşıtılmıştır. Açıklık arttıkça bu kirişlerin sayısı ve kalınlıkları da büyümektedir. Bu çatı sisteminde makas hiç kullanılmamıştır. Bu sistem, en yaygın uygulama alanı bulmuş eğimli çatı yapım yöntemidir. Günümüzde de kırsal alanlarda yapılan eğimli çatıların bazıları, bu yöntemle yapılmaktadır.
Günümüz konutlarında oluşturulan çatı sistemlerinde; tek yöne eğimli (sundurma) çatı, beşik çatı, kırma çatı formları kullanılmaktadır. Bu formlardan herhangi biriyle gerçekleştirilecek bir çatının taşıyıcı kısmını oluşturan ahşap elemanlar ise; mertek, aşık, dikme, göğüsleme, kuşak, makas gibi elemanlardır.
Mertekler; çatı örtüsü ve kiremit altı kaplamasının yükünü taşımakta ve aşıkların üzerine oturmaktadırlar. 40 - 60 cm. aralıklarla yerleştirilmektedirler
Aşıklar; merteklerin yükünü taşımaktadırlar. 2 - 2.5 metre yatay aralıklarla yerleştirilmektedirler.
Dikmeler; aşıklardan gelen yükü alarak; taşıyıcı duvar, döşeme veya kirişlere iletmektedirler.
Göğüslemeler; dikmelerden aşıkların altına vurulan 45° eğimli desteklerdir. Çatının rijitliğini sağlamakta oldukça yarar sağlamaktadırlar.
Kuşaklar; dikme, aşık ve mertekleri her iki yüzden bağlayan elemanlardır. Bağlandıkları parçaların bağ noktasını kuvvetlendirmektedirler.
Makaslar; aşıkların yükünü taşımak üzere oluşturulan sistemlerdir. Çatının açıklığına göre çeşitli şekillerde yapılabilmektedirler. Yanlamalar, payandalar ve babalar; çatı makasını oluşturan elemanlardır.

Saçaklar, çatıdan elde edilmek istenen mimari etkiye büyük ölçüde yardımcı olan elemanlardır. Türk evinde ayn bir yeri olan saçaklar, tavan kirişlerinin dışarıya taşınlması veya bu kirişler üzerine oturan taban ya da duvardan çıkan göğüslemelerin desteklediği merteklerin uzamasıyla oluşturulmuştur. Saçak çıkıntısı, ortalama olarak 75 cm. yapılmıştır.
Orta Anadolu ve az yağışlı yörelerde ahşap saçaklar dar olarak düzenlenmiş; yazlan sıcak, kışları yağışlı geçen iklim bölgelerinde ise, yapıya koruyacak düzenlemelerle oldukça geniş biçimde yapılmıştır.
Dar ahşap saçaklar, genellikle toprak örtülü düz çatılarda yapılmıştır. Çatıyı taşıyan yatay kirişler veya bunların üzerine yerleştirilen ahşap elemanların, dış duvar yüzeyinden küçük taşmalarla yapılmasıyla oluşan dar saçaklara, puştuvan adı verilmektedir. Geniş ahşap saçaklar ise; yapı için iyi bir koruma ve yapı sınırı oluşturmuştur.
Saçakların dış görünümü iki ayrı türde düzenlenmiştir:
lk zamanlarda saçak altı kaplaması hemen hemen hiç yapılmamış, saçaklardaki geniş elemanlı ahşap konstrüksiyon açıkta bırakılmıştır. Böylece, merteklerin görünüşü ile yetinilerek, sade bir görünüm sağlanmıştır (30). 19. yüzyıl başlarından itibaren, saçak altları da güzel desenli ve renkli motiflerle kaplanmış, boyanarak farklı görünümler yaratılmıştır.

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Kereste Fiyatları Ne kadar

Ormanlardan kesilen tomrukların biçilmesiyle elde edilen ürünlere kereste denir. Keresteler çam, köknar ve kavak ağaçları ve değişik türlerinden elde edilmektedir. Kereste fiyatları ise ağacın cinsine göre değişmektedir. Bu nedenle kesin bir rakam söylemek doğru olmamaktadır. Buna rağmen birkaç firmanı sitesinde paylaştığı fiyatları aşağı tarafta belirtmiş olalım. Fiyatlar KDV hariç fiyatlardır.

Özel Boy ve Ölçülerde Kesilen Kereste                      680 TL   M3

Doğramalık Kereste                                                      900 TL   M3

Ladin- Köknar KALAS                                                  700 TL   M3

50-60-80 cm Boy Paletlik Kısa boy kereste              200 TL   M3

100 cm Boy Paletlik Kısa boy kereste                         220 TL   M3

120 cm Boy Paletlik Kısa boy kereste                          240 TL   M3

150 cm Boy Paletlik Kısa boy kereste                          270 TL   M3

200 cm Boy Paletlik Kısa boy kereste                         290 TL   M3

250 cm Boy Paletlik Kısa boy kereste                          390 TL   M3

Kiremit Altı Çatı Örtüsü  İnce Tahta                          330 TL   M3

Lambiri Rabıta Extra Budaksız                                  900 TL   M3

Lambiri Rabıta 1. Sınıf Az Budaklı                            750 TL   M3

Lambiri Rabıta 2. Sınıf Standart Budaklı                 650 TL   M3

Süpürgelik 8 lik                                                              1,75 TL  Mtül

Süpürgelik 5 lik                                                              1,50 TL  Mtül

Çatı Alın / Ayna Tahtası                                               7,00 TL  Mtül

Dış cephe Kaplama Yalı Baskı Tahta kalınlığı          900 TL   M3

Dış cephe Kaplama Yalı Baskı 5 kalın düz                900 TL   M3

Dış cephe Kaplama Yalı Baskı 5 kalın Yuvarlak      900 TL   M3

Kütük Ev Profilleri                                                        900 TL   M3

Ahşap tavan kaplama

Binayı katlarına ayıran döşemelerin alt yüzeylerini oluşturan tavanlar, güzel bir görünüm sağlamak, döşemede ses ve ısı yalıtımını kısmen de olsa önleyebilmek veya yatay konulan tesisat borularının saklanması için kaplanmaktadırlar.
Eski Türk konutlarında tavan, önemli bir süsleme elemanı olarak ele alınmıştır. Konutların dış görünümündeki sadeliğe karşılık olarak, iç hacimlerin daha süslü ve zengin işlendiği görülmektedir. Geleneksel Türk konutlarında tavan kaplaması olarak en çok kullanılan malzeme ahşaptır.
Ahşap Türk konutlarında en yaygın uygulama alanı bulan tavan türü, kaplama gereği duyulmadan yapılan, taşıyıcı kirişlerin göründüğü yalın tavanlardır. Bu tavanlar, her devirde güzel ve modem kalmış; görünen kirişler çeşitli renklere boyanarak, ışık ve gölge etkileri arttırılmıştır. Boya rengi, çoğunlukla ağaç rengine yakın kızıl kahve olarak seçilmiş; 18. yüzyılın sonlarına doğru, kırmızı ve mavinin parlak tonları kullanılmıştır.
Çeşitli yöntemler uygulanarak ahşap malzeme ile kaplanmış tavanlar, gerektiğinde üzerine yapılan çeşitli süslemelerle kullanılmışlardır. Geometrik şekillerde kesilen çıtaların meydana getirdiği yıldızlar, çokgenler, kareler, baklava şeklindeki motifler; yaldızlanmak veya değişik renklerde boyanmak suretiyle, ince ince işlenmiş, çok güzel tavan örnekleri meydana getirilmiştir.
Düzgün bir tavan kaplaması oluşturmak için; alt yüzeyin iyi tesviye edilmiş olmasına ve kullanılan tahtaların aynı boyutlarda olmasına dikkat etmek gerekmektedir.
Tavan kaplaması, ahşap kirişleme altına tahta çakılarak yapılmaktadır. Kullanılan tahtaların boyutları kiriş aralıklarına ve isteğe bağlı olarak, 15-25 mm. kalınlığında, 80 - 200 mm. genişliğindedir. Bu tahtaların kenarlan düz, pahlı, lambalı veya kirişli olabilmektedir. Kaplamanın alttan güzel görünmesi için, birleşim yerlerinde ve tavan kaplamasının duvarla birleşim köşelerinde profilli çıtalar kullanılmaktadır.
Ses ve ısı yalıtımı istenen durumlarda döşeme ve tavan kaplaması arasına, çeşitli yalıtım malzemeleri de yerleştirilmektedir.

15 Mayıs 2015 Cuma

Ahşap, Döşeme üstü kaplama olarak nasıl kullanılır

Ahşap malzeme, döşeme üstü kaplaması olarak, konutlarda asırlardan beri kullanılmaktadır. Günümüzde de; sıcak bir ortam yaratması, doğal bir malzeme olması gibi pek çok özelliğinden dolayı diğer döşeme malzemelerine oranla, daha çok tercih edilen bir malzeme olmaktadır. Ahşap döşeme üstü kaplamaları hem ahşap taşıyıcı sistem üzerine, hem de kagir döşemeler üzerine uygulanabilmektedir.
Ahşap döşeme üstü kaplamaları; adi ahşap döşeme kaplaması ve ahşap parke olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Adi ahşap kaplamada kullanılacak olan döşeme elemanlarının, aşınmaya karşı dayanıklı olan ahşap malzemeden yapılması gerekmektedir. Kullanılacak malzeme genişliklerinin aynı olmasına ve bombe yapabilecek yüzlerinin üste getirilmesine dikkat edilmektedir. Adi ahşap döşeme kaplamasının kesiti Şekil 3.21’de verilmektedir.
Adi ahşap kaplama; 40 / 40 veya 50 / 50 mm. kesitinde ve 40 - 50 cm. aralıklarla tesbit edilen kadranlar üzerine ; genişliği 80 - 120 mm., kalınlığı da 20 - 25 mm. olacak şekilde yerleştirilen uzun tahtalardan oluşturulmaktadır. Bu tür kaplama genellikle ahşap binalarda kullanılmaktadır. Kadranlar arasına cüruf, kıtıklı alçı, cam yünü gibi malzemeler doldurularak; ses ve ısı yalıtımı sağlanmaktadır.
Adi ahşap kaplama, döşeme elemanlarının şekillerine göre; düz, binili, kiniş geçme, zıvana lambalı tahta olarak isimlendirilmektedir.

Masif ahşap parke; yüzeyleri düzgün, kalınlığı homojen, yan ve baş yüzeylerde birbirleri ile birleştirilmesini sağlayacak şekilde lamba ve zıvana açılmış olan döşeme kaplama elemanıdır. Parkelerin yüzlerinin düzgün, yanlarının birbirine paralel, köşelerinin keskin olmasına dikkat edilmekte; birleştirildiklerinde lambaların zıvanalara uygun şekilde geçmiş olmasına dikkat edilmektedir.
Ahşap parkeler genellikle 26 mm. kalınlığında olmakta, diğer boyutları piyasadaki firmalara göre farklılıklar göstermektedir. Genişlikleri 30-60 mm., boyları ise 150-160 mm. arasında değişmektedir.
Ahşap parkenin çeşitli desenler verilerek döşenmesi mümkündür. Türk Standartları Enstitüsü, parke döşemeleri; şerit, düz, kesme taş, çapraz, macar ve mozaik parke modeli olarak isimlendirmektedir.

Türk Standartları tarafından Çapraz Parke Döşemesi olarak isimlendirilen parke çeşidi, piyasada Balık Sırtı Döşeme Modeli olarak isimlendirilmektedir.
Ahşap kaplama yapılan döşemelerde, genellikle ahşap süpürgelikler kullanılmaktadır. Süpürgelik; duvar dibinde, döşeme ile duvar arasındaki aralığı kapatmak, duvarı çarpmalardan ve kirlenmeden korumak ve döşemeyi bastırmak amacıyla kullanılmaktadır.

 

14 Mayıs 2015 Perşembe

Ahşap iç duvar kaplamalarında nasıl kullanılır

Ahşabın iç duvar kaplaması olarak kullanıldığı konutlara en çok Geleneksel Kayseri konutlarında rastlanmaktadır. Bu konutlarda, zar adı verilen iç ahşap duvar kaplamaları kullanılmaktadır.
Zaman içinde, gerek sıvanın soğuk etkisinden kurtulmak, gerekse iç hacimlere bir zenginlik ilave etmek amacıyla, günümüz konutlannda belli mekanlarında ahşap iç duvar kaplaması tercih edilmeye başlanmıştır. Günümüz konutlarında, iç duvar ahşap kaplama elemanı olarak, lambriler kullanılmaya başlanmıştır.
Lambri, belirli boyut ve biçimlerdeki ahşap malzemeden yapılmış, yan ve üst yüzü, birbiriyle birleştirilmeye uygun bir biçimde profillendirilmiş bir kaplama elemanıdır.

Lambriler; kalınlıkları 10-25 mm., genişlikleri 70 - 150 mm. ve uzunlukları da 1.50 - 6.50 metre arasında değişen ölçülerde üretilmektedirler. Lambriler, bağlama çıtası ile kullanılıp kullanılmadıklarına göre; bağlama çıtalı ve bağlama çıtasız lambriler olmak üzere iki tipe ayrılmaktadır.
Ahşap lambri kaplama; alt yapı ve üst yapı olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Alt yapı; duvara belli aralıklarla yerleştirilmiş olan takozlarla tesbit edilen bir ızgara sistemidir. Üst yapı ise; çıtalar, lambalı tahtalar veya çerçevelere geçen masif tablalarla oluşan zemindir. Lambriler, belirli bir yükseklikte veya tavana kadar yapılabilmektedirler.

 

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Kullanılmakta olan Ahşaplar nasıl korunmalıdır

Kullanım sırasında ahşap malzemede çeşitli olumsuzluklar oluşabilmektedir. Ahşap kullanımında malzemeyi etkileyen olumsuz faktörlerin başında rutubet gelmektedir. Ahşabın rutubet miktarı, dış cephe kaplaması ve doğramalarda yağışlar nedeniyle, iç mekanda kullanılan ahşap elemanlarda ise akan çatı, hatalı su tesisatı ve yoğunlaşma gibi nedenlerle çürüme için uygun ortam yaratmaktadır. Bina içinde, sulu mekanlarda veya bu mekanlarla bağlantılı yerlerdeki ahşap elemanlara dikkat edilmemesi ve ahşabın kuru tutulmaması çürümeyi hızlandırmaktadır.
Ahşabın çürümesi önemli bir sorundur. Rutubet ve mantarlar ahşabın çürümesine neden olmaktadırlar. Zehirli mantarlar ahşabı çürütürken, zararsız olarak nitelenen zehirsiz küf mantarları ise; ahşabın görünümünü ve rengini bozmaktadır.
Çürüyen kısımlarda renk değişimleri olmakta ve ahşabın parlaklığı kaybolmaktadır. Çürüme ile birlikte ahşabın sertliği ve dinamik eğilme direnci azalmaktadır.
Ahşabın çürüyüp çürümediğini anlamak için, çivi veya tornavida gibi sivri bir cismin ahşaba batırılması yeterlidir. Sivri cisim kaldırıldığında kopan parçalar uzun kıymıklı ise ahşabın sağlam, kıymıklar çok kısa ise ahşabın çürümeye başlamış olduğu anlaşılmaktadır.
Böcek ve kurtlar da ahşap için oldukça tehlikeli sayılabilecek zararlılardır. Bu tür zararlılar ahşap içinde kanallar açarak, ahşabın kesitinin zayıflamasına neden olmaktadırlar.
Güneş, yağışlar ve rüzgar gibi dış etkenler, ahşaba çeşitli şekillerde zarar vermektedirler. Yağışlar ve şiddetli rüzgarlar, ahşabın yüzeyinin yavaş yavaş aşınmasına; güneş ise renk kaybına yol açabilmektedir.
Bunların yanısıra, yangın etkisi de; ahşabı olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biri olmaktadır.
Kullanım aşamasında oluşan tüm bu olumsuzluklara karşı alınacak önlemler ise; koruma, kontrol ve onanmı sağlamaktır. Ahşabı korumak için; yağlı boya, pinotex, vernik ve özel koruyucularla yapılan boyama yöntemleri uygulanmaktadır.
a) Yağlı Boya:
Günümüzde ahşabın korunması için en çok uygulanan işlem, ahşabın yağlı boya ile boyanmasıdır. Ahşaba uygulanan yağlı boyalar; mat, yarı mat ve parlak olmak üzere üç çeşittir ve istenen her renkte üretilmektedirler.
Yağlı boyanın ahşap malzeme yüzeyine uygulanma aşamaları sıralanacak olursa: Öncelikle, ahşap yüzeyin kuru ve temiz olmasına dikkat edilmelidir. Yapılan ilk işlem; ahşabın daha iyi korunması ve yağlı boyanın daha rahat uygulanabilmesi için yüzeyin “astar boya” adı verilen malzemeyle boyanmasıdır. Uygulamada kullanılan yağlı boyanın cinsine göre, çabuk kuruyan (selülozik) veya daha geç kuruyan (sentetik) astar boya kullanılmaktadır.
Eğer ahşap yüzey pürüzlü ise, astar boya üzerine macun sürülmekte ve yüzey zımparalanarak düzgün bir satıh elde edilmelidir. Daha sonra yağlı boya; fırça, rulo ve boyama tabancaları ile yüzeye uygulanmaktadır.
Yağlı boya tabakasının ahşap elemanları koruyabilmesi için, ahşap yüzeye düzgün ve boşluksuz olarak uygulanması gerekmektedir. Yağlı boya, ağacın deliklerini kapatmakta ve iyi bir koruma sağlamaktadır. Aynı zamanda rutubetin girmesini engel olduğundan, ahşabın deforme olmasını önemli miktarda azaltmaktadır. Ancak, yağlı boyanın dikkat edilmeden uygulanması, olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir Zaman içinde yağlı boya yer yer dökülüp boşluklar oluştuğunda, bu boşluklardan rutubet ve mantar sporlarının girmesi mümkündür. Bunu önlemek için, yağlı boya ile yapılan bakımın, belirli periyodlarla tekrar edilmesi gerekmektedir.
b) Pirıotex:
Ahşabı türlü olumsuzluklara karşı koruyan malzemelerden biri de pinotextir. İstenen her renkte olabildiği gibi, saydam olanları da mevcuttur.
Pinotex ahşabı özellikle böcek ve kurtlara karşı korumakta; bu tür zararlılara karşı zehirli maddeler içermektedir.
Pinotex’in ahşap malzeme yüzeyine uygulanma aşamaları sıralanırsa: Ahşabın kuru ve temiz olduğundan emin olunduktan sonra pinotex, ahşap yüzey üzerine fırça ile sürülmektedir. Daha sonra pinotex tabakası üzerine “dolgu” adı verilen sıvı ve saydam olan bir boya maddesi sürülmektedir. Dolgu maddesinin görevi; yüzeyi düzleştirip, gözenekleri kapatmaktır. Ahşap yüzeyin daha parlak olması isteniyorsa; pinotex ve dolgu malzemesi üzerine vernik sürülmektedir.
c) Vernik:
Genellikle, pinotexle boyama işleminden sonra uygulanan vernik, ahşaba sadece parlaklık vermek amacıyla kullanılmaktadır. Saydam bir malzeme olan vernik, sentetik ve selülozik esaslı olmak üzere iki çeşittir. Verniğin, parlaklık verme dışında hiçbir koruyucu etkisi yoktur. Bunun için; hiçbir koruma uygulanmamış dış ahşap elemanlarda tek başına kullanılmamalıdır. Ancak, iç mekanlarda ahşabın doğal görünümünü koruduğu için tercih edilebilmektedir.
d) Özel Koruyucu Boyalar:
Günümüzde ahşabın hem su emmesini engelleyen, hem de nefes almasını sağlayan özel koruyucu boyalar geliştirilmiştir. Üretilen bu özel boyalar, ahşabı sadece boyamakla kalmayıp, çürümesini önlemekte, aynı zamanda güçlendirip korumaktadırlar. Solvent bazlı veya su bazlı olan bu boyaların örtücü özelliğe sahip olanlarının yanı sıra, yarı şeffaf olanları da vardır. Ahşap malzemeyi renklendirmek amacıyla da kullanılan bu boyaların, piyasada pek çok rengi mevcuttur. Astar, dolgu, vernik gerektirmeyen ve yüzeye 2-3 kat olarak sürülen bu boyaların, parlak ve mat türleri bulunmaktadır. Bu özel boyalar, su geçirmemekle beraber, aynı zamanda da ahşabın içindeki suyun buharlaşmasına engel olmamaktadırlar. Ahşap yüzeye, fırça, daldırma veya tabancayla uygulanan değişik türleri bulunmaktadır. Bu özel koruyucu maddeler kullanılmadan önce, ahşap malzemenin kuru olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü, bu örtü ahşabın kurumasına engel olmaktadır. Aynı zamanda, bu maddeler sürülmeden önce, ahşap elemanın bünyesine mantar sporlarım almamış olması gerekmektedir. Ahşap içinde mantar sporları varsa, boya örtüsü ahşabı korumamakta, aksine kötü etki yaratmaktadır.
Kullanım aşaması sırasında karşılaşılan tehlikelerden biri de yangındır. Yangına karşı kesin güvenlik istenen durumlarda, ahşabın alev almasını engelleyen çeşitli özel boyalar kullanılmaktadır.
Sonuç olarak; tüm bu uygulamalar yapılsa da, koruma sonrasında ahşap, uygulanan koruma işlemine göre, gerekirse tekrar bakım isteyebilmektedir. Bu bakım sırasında işçiliğin kalitesi de önemli bir rol oynamaktadır.
Yapımdan sonra binalar, düzenli olarak kontrol edilir ve bozulan kısımlar anında onanlırsa, bakım masrafları da en az düzeyde olacaktır. Ahşap yapı elemanlarında kontrol işlemi yılda en az bir defa yapılmalı ve en çok çatı, çatı kenarları, pencere ve kapı doğramaları, merdiven ve merdiven korkuluklarında kullanılan ahşap malzemeye dikkat etmek gerekmektedir.

12 Mayıs 2015 Salı

İşleme aşamasında ağaç kurutulma işlemi

Ahşapta oluşabilecek çürümelere karşı uygulanan koruma işlemleri, henüz kereste haline getirilmemiş tomruklara uygulandığı gibi, ahşap malzemenin yapı elemanı haline gelmesinden sonra da çeşitli yöntemlerle uygulanabilmektedir.
Koruma işlemlerinin ahşap malzemenin yapı elemanı haline gelmeden önce yapılması daha iyi sonuç vermekte, eleman haline getirilen ahşap malzemenin korunması daha zor olmaktadır. Ayrıca ahşaba yapılan korumanın dayanma süresi, değişik koruma metodlarına göre farklılıklar göstermektedir. Ülkemizde konut inşaatında kullanılan keresteye, işlenme aşaması sırasında genellikle herhangi bir koruma uygulanmamaktadır.
İşlenme aşamasında koruyucu malzemeler ahşaba, yüzeysel ve derinlemesine koruma yöntemleri şeklinde uygulanmaktadır.
a) Yüzeysel Koruma:
Bu tür koruma işlemlerinde, nemin geçmesine ve zararlı mikroorganizmaların tutunmasına ve gelişmesine engel olmak için ahşabın yüzü ince bir koruyucu tabaka ile örtülmektedir. Bu amaca ulaşmak için kullanılan maddeler ve yöntemler çeşitlidir:
a.1.) Kyan Metodu: Boşlukları basınçlı hava ile doldurulan ağacı su geçirmez hale getirmek için, ağaca maden kömürü katranı içirilerek yapılan korumadır. Bu yöntemde kuru ahşap, süblimatlı banyolara daldırılmaktadır.
a.2.) Boucherie Metodu: Bu yöntemde, ağaç özsuyunun dışarıya atılması için, kabuklu ağacın uçlarından 1 atmosfer basınçla bazı bakır tuzlarının suları şırınga edilmektedir. Daha sonra, ağacı su geçirmez hale getirmek için, içindeki hava emilerek, ağaç üzerine basınçla bazı kimyasal bileşimler gönderilmektedir.
Böylece ağacın boşlukları doldurulmakta, ağacın özsuyu kısmen de olsa dışarı çıkarılmakta, üzerindeki mantarlar öldürülmekte ve ağaç mantarlara karşı daha dayanıklı bir hale getirilmektedir.
a.3.) Katranlama. Görünüş bakımından kötü görünümün sakıncalı olmadığı yerlerde, ahşap katranlama yoluyla korunmaktadır.
a. 4.) Kavurma. Bu işlemde ahşap malzemenin üzerine alev püskürterek yüzeyi kömürleştirilmektedir.
a.5.) Mıhlama: Su içinde kullanılan ahşap malzemeye dadanan bazı kurtlardan korunmak için yapılmaktadır. İri ve yuvarlak başlı çivilerin yanyana mıhlanmasıyla, bir süre sonra ahşabın yüzeyi bir pas tabakası ile örtülmekte ve ahşap bu pası yüzeyce emmektedir.
a.6.) Reçineleme ve Boyama: Günümüzde ahşabın yüzeysel olarak korunmasında, sıklıkla doğal çam reçinası, selüloz asetat, selüloz aseta bütirat, poli-propilen, vinil, alkit, formaldehit, poliester, epoksi ve silikon gibi plastik reçineler ve çeşitli boyalar kullanılmaktadır.
b) Derinlemesine Koruma:
Ahşap malzemeye derinlemesine uygulanan koruma yöntemine emprenye adı verilmektedir. Emprenye, ahşabın hücrelerine; ahşabı mantar, böcek, termit, deniz kurdu gibi zararlılara karşı koruyan maddelerin emdirilmesi işlemidir. Emprenye, ahşabın ömrünü en az bakımla, en uzun hizmet süresini sağlayacak şekilde uzatmaktadır. Emprenye edilmiş yumuşak ağaçların dayanım süresi en az 30 yıl, sert ağaçların ise en az 60 yıldır. Yapılan çeşitli araştırmalar, ahşapta derinlemesine yapılan korumanın yüzeysel koruyuculara oranla, kalite ve ekonomi açısından çok daha olumlu sonuçlar verdiğini ortaya koymaktadır.
Emprenye işlemi tüm ahşap elemanlara uygulanabilmektedir. Son kullanım aşamasına getirilmiş ahşaplara veya istenen ölçülerdeki kerestelere uygulanan emprenye işleminden maksimum performansın sağlanabilmesi için, emprenyelenmiş kerestenin fazla parçalanmamasına ve çok fazla haşlanmamasına dikkat edilmektedir.
Emprenye işlemi yapılırken, kullanılan ahşabın türü ve kullanılacağı ortamın belirlenmesi gerekmektedir. Hangi ahşap malzemeye, hangi emprenye yönteminin ve emprenye maddesinin uygulanmasının daha uygun olacağı bilindiğinden; en iyi sonuca ulaşmak için, buna dikkat etmek gerekmektedir.
Türk Standartlan Enstitüsü’nün emprenye işlemi ile ilgili bir takım kuralları da mevcuttur. Buna göre; emprenye yapılacak ağacın içindeki rutubet miktannm % 25’den az olması gerekmektedir. Ahşap yangın tehlikesinin bulunduğu yerlerde, yangına karşı koruma sağlayacak olan emprenye maddeleriyle emprenye edilmelidir.
Tutkallanacak ahşap için kullanılacak emprenye maddeleri tutkalın yapışma yeteneğine zarar vermemeli, kimyasal koruma işleminde, izin belgesi olan emprenye maddeleri kullanılmalıdır. Emprenye maddesi ahşaba iyi nüfuz edebilmeli, çeşitli sularla yıkanarak çıkmamalı, ahşap üzerinde kullanılan metallerle korozyon yapmamalıdır.
Ahşap üzerinde mantar,böcek ve yangına karşı koruma aynı anda sağlanmak isteniyorsa, çeşitli özelliklerde bulunan tuzlar birbirlerinin etkilerini bozmamalıdırlar. Emprenye maddeleri ahşabın doğal renk ve özelliklerini değiştirmemeli, kötü kokmamalı, insanlara ve diğer canlılara zehir etkisinde bulunmamalıdır. Emprenye edilmiş ve kurutulmuş malzeme sağlık açısından bir sorun yaratmamakla beraber, yiyeceklerin depolandığı yerlerde kullanılması sakıncalı görülmektedir.
Türkiye’de ilk emprenye tesisi 1915 yılında kurulmuştur. Bugün ülkemizde en az 16 adet emprenye tesisi bulunmaktadır.
Uzun süreli dayanım ve kalıcı etki sağlayan emprenye metodlan, özel olarak kurulmuş emprenye tesislerinde uygulanmaktadır. Günümüzde, özel tesislerde uygulanan ahşap emprenye yöntemleri; vakum- basınç yöntemi, çift vakum yöntemi ve daldırma yöntemidir.
b.l.) Vakum - Basınç Yöntemi. Vakum - basınç yönteminde kullanılan emprenye makinası 6 metre boyunda, 60 cm. genişliğinde ve 60 cm. yüksekliğindedir. bu ölçülere uyan her ahşap elemana, vakum basınç emprenye sistemi uygulanabilmektedir. Emprenye makinesi, emprenye işlemini 75 dakikada tamamlanmakta, bir seferde yaklaşık 2,5 m3 ahşap emprenye edilebilmektedir.
Yapı ahşabının bu yöntem ile emprenyesinde, en yaygın olarak Tanalith-C gibi suda çözünen bakır, krom, arsenik tuzlan kullanılmaktadır. Tanalith, suda çözünen bir madde olduğu halde, karmaşık kimyasal değişimler sonucunda ahşabın bünyesinde sabitleşmekte ve suyla dahi çıkmamaktadır.
Bu yöntemin ahşaba uygulanma aşamaları sıralanacak olursa:
Kurutulmuş ve mümkün olduğu kadar son kullanım boyutlanna getirilmiş ahşap malzeme vakum-basınç silindirine yerleştirilmekte ve vakum uygulanarak, hücrelerin içindeki hava boşaltılmaktadır.
Sistem vakum altında tutularak silindir, gerekli konsantrasyondaki Tanalith-C çözeltisi ile doldurulmaktadır.
Yaklaşık 12 atmosferlik bir hidrolik basınç uygulamasıyla, kimyasal çözeltinin diri odunun tümüne nüfuz etmesi sağlanmaktadır.
Silindir boşaltılmakta ve ikinci bir vakum uygulamasıyla sistem içindeki basınç düşürülmektedir.
Sistem hava atmosferine açıldığında, hücrelerin içindeki düşük basınçtan dolayı yüzeydeki çözelti emilmekte ve ahşap yüzeyin kuru kalması sağlanmaktadır.

 

Çatı elemanları, kiremit tahtaları, subasman seviyesinin altında kullanılan taşıyıcı elemanlar, temel kazıkları, istinat duvarları, veranda ve pergola elemanları için en etkili sonucu veren emprenye yöntemidir. Aynca, çatı kafes sistemleri, cephe kaplamalan, subasman seviyesinin üzerinde kullanılan taşıyıcı elemanlara da uygulanan bir yöntemdir.
Tanalithli ahşabın bitki, hayvan ve insan sağlığına hiçbir zaran bulunmamakta, tekrar bir bakım gerektirmeden uzun yıllar kullanılabilmektedir. Tanalithle emprenye edilen ahşaba istenen boya ve cila malzemesi uygulanabilmektedir. Toprak ve sudaki ahşabın çürümesi, ahşabın tanalith ve vakum - basınç sistemine göre emprenye edilmesiyle önlenebilmektedir.
b.2.) Çift Vakum Yöntemi. Bu yöntemde kullanılan emprenye maddesi Vascol WR’dir. Organik solvent bazlı olan bu madde, ahşap malzemeyi mantarlara, böceklere ve termitlere karşı koruyarak çürümesini önleyen aktif maddeler ve ahşabın çalışmasını azaltan hidrofobik maddeler içermektedir.
Vascol-WR, çift vakum yöntemi ve aşağıdaki işlemler dizisiyle ahşaba uygulanmaktadır. Kullanılan tesisler tam otomatiktir ve kullanılan programa göre, emprenye işlemi ortalama 60-75 dakika sürmektedir:
İşlenmiş ahşap malzeme emprenye kazanı içine konarak, ilk vakum uygulaması ile hücrelerin içindeki hava boşaltılmaktadır.
Vakum altıda kazana Vascol-Wr doldurulmakta ve denetimli bir şekilde atmosfer basıncı ya da düşük basınçta ahşap malzemeye emdirilmektedir.
Daha sonra, emprenye maddesi boşaltılmaktadır. Yüzey bu aşamada ıslaktır.
İkinci bir vakum uygulaması ile yüzeyinin kuruması sağlanan emprenyeli ahşap malzeme, dışarı alınmaktadır.
Pencere, kapı, pancur gibi doğrama elemanlarında, döşeme tahtası, çatı elemanları, cephe kaplamaları, subasman seviyesinin üzerinde kullanılan taşıyıcı elemanlar ve saçaklar için en iyi sonucu verecek emprenye yöntemidir. Veranda ve pergola elemanlarında da uygulanmaktadır.
Çift vakum sistemiyle emprenye edilen ahşap malzeme, doğal rengini ve emprenye öncesi boyutlarını korumaktadır. Bunun sonucunda, ahşap yüzeye yapılabilecek boya tabakasının ömrünü uzamakta ve bakım masraftan azalmaktadır
Vakumlu sistemle emprenye edilen ahşabın kullanım ömrü yaklaşık 60 yıl olarak belirtilmekte, bu sürenin sonunda ahşaba bakım uygulanmaktadır.
Şekil 2.15: Çift vakum emprenye yöntemi uygulama aşamaları.
b.3.) Daldırma Yöntemi: Sabit tesislerde yapılmasının yanı sıra, şantiyede ya da ahşap üretiminin yapıldığı yerlerde de ahşabın korunmasını sağlayan bir yöntemdir. Daldırma yönteminde kullanılan emprenye maddesi İmersol-WR adı verilen, organik solvent bazlı ve TSE belgesine sahip bir emprenye malzemesidir.
Emprenye işlemi öncesinde, ahşap malzemenin tüm kesme, delme gibi işlemlerinin tamamlanmış olması ve ahşap malzemenin son boyutlarına gelmiş olması gerekmektedir. Emprenye işlemine girecek ahşabın rutubet oranının, son kullanım yerinin gerektirdiği rutubette olması gerekmektedir.
Daldırma tankına gerekli miktarda emprenye malzemesi doldurulmaktadır.
Daldırma tankı yaklaşık 3mm’lik saç malzemeden imal edilmektedir. Eni ve yüksekliği 40cm. ölçülerinde, boyu ise kullanılacak en uzun ahşap elemanın boyuna uygun olarak üretilmektedir.
Ahşap malzeme, imersol-WR içine tamamen daldırılarak tesbit edilen süreye göre bekletilmektedir. Daldırma süresi ahşabın yapısına ve kesitine bağlı olarak, 1 ile 15 dakika arasında değişmektedir. Ajışaba emdirilen emprenye maddesi, İm3 ahşap için 15 litrenin altında olmamaktadır.
Emdirme işlemi sonrasında, emprenye edilen malzeme daldırma tankının üzerinde 5 dakika tutularak yüzeydeki ilacın tankın içine süzülmesi sağlanmaktadır. Uygulama sırasında eldiven kullanılmakta ve ortamın havalandırılmasına dikkat edilmektedir.
Bu işlemden sonra ahşap malzeme uygun bir şekilde istiflenerek, kuruması için beklemeye bırakılmaktadır. Kuruma süresi en az 48 saattir. Bu süre ahşabın yapısı, emdirilen miktar ve hava şartlarına göre artabilmektedir.
Pencere, kapı doğramaları, döşeme tahtaları, çatı elemanları, cephe kaplamaları ve subasman seviyesinin üzerinde kullanılan taşıyıcı elemanlar için uygulanabilen emprenye yöntemidir. Ancak bu yöntemin, çam gibi kolay emprenye olabilen, bazı ağaç türlerine uygulanması daha doğrudur. İmersol-WR ile emprenye edilmiş ahşap, doğrudan toprak temasında ya da su içinde kullanılmamaktadır.
Ahşap malzemeye uygulanan tüm bu emprenye yöntemlerinin ahşaba sağladığı faydalar özetlenecek olursa:
Emprenyeli kereste çürümemekte; böcek, kurt, termit, deniz kurtlan ve mantarlar tarafından tahrip edilememektedir. Emprenyeli ahşap çalışmadığı için, üzerindeki boya ve cila tabakası çatlamamakta ve kullanım ömrü uzamaktadır. Emprenyeli kerestenin insan, bitki ve hayvan sağlığına hiçbir olumsuz etkisi yoktur.
Emprenyeli ahşap, metal bağlantı elemanlarında korozyonu engellemekte, istenen yapıştırıcı ile sabitlenebilmektedir. Yüzeyi, temiz, yağsız ve kurudur, istenen her tür boya, vernik ve cila uygulanabilmektedir. Emprenye işleminin yarattığı ek maliyet çok düşük olmakta, kereste fiyatları dikkate alındığında bu ortalama ek maliyet % 15 oranında olmaktadır. Ancak, emprenye işleminin sağladığı faydalar, emprenyesiz ürünlere karşı % 400 gibi bir üstünlük sağlamaktadır

 

Ahşap İskelet yapı sistemi nasıl yapılır

Bu sistem; taşıyıcı ahşap iskelet ve bu iskelet arasındaki boşlukları dolduran dolgu ve kaplama malzemesinden meydana gelmektedir. İskelet kısım yatay ve düşey kuvvetleri karşılayarak binanın ayakta kalması ve şekil değiştirmemesini, dolgu ve kaplama kısmı ise dış tesirlerin iskelete zarar vermemesini, ses ve ısıya karşı yalıtımı sağlamaktadır. Ahşap bir yapı iskeletinde duvar elemanları; taşıyıcı ve ara dikmelerden oluşan düşey kısımlardan ve bunları destekleyen payandalardan oluşan çapraz kısımlardan oluşmaktadır. İskelet yapı, bu elemanların biraraya geliş şekline göre çeşitli şekillerde düzenlenmektedir. Ahşap dikmeler en fazla 100 - 150 cm. ve mümkün olduğunca eşit aralıklarla yerleştirilmektedirler. ahşap iskeletli bir konutu oluşturan taşıyıcı duvar elemanları görülmektedir.
1) Köşe dikmesi 5) Ara bölme dikmesi
2) Ara dikme 6) Köşe payandası
3) Kapı kenar dikmesi 7)Ara payanda
AJFfencere kenar dikmesi 8) Yanlama (destek payandası]

Ahşap iskeletli yapılar inşa sistemine ve birleştirme durumlarına göre; çakma ve geçme iskeletli olarak yapılmaktadır. Geçme iskeletli yapılan binalarda; ahşap malzemenin her birleşime göre değişik geçme şekilleri bulunmaktadır. Dikmelerde yapılan geçmeler payandalarda yapılan geçmelerin detayları ise Şekil 3.5’de verilmektedir.

Ahşap iskelet yapı sisteminde, iskelet bir bütün olarak çalışmakta ve iskelet yükünün temele eşit olarak yayılması sağlanmaktadır. Ahşap iskeletin oluşturulmasında farklı sistemler kullanılmıştır. Bu sistemler arasındaki fark, dikmelerin farklı şekillerde yerleştirilmesinden ileri gelmektedir. Uygulanan sistemlerden birinde, dikmeler 80 - 90 cm.’de bir konup köşeler payandalar ile takviye edilmektedir.
Başka bir sistemde ise dikmeler; köşelere, pencere kenarlarına, iki duvarın kesişme yerlerine gelecek şekilde, 120 - 150 cm. ara ile yerleştirilerek, aralarına dolguyu tesbit etmek veya kaplamayı çakmak amacıyla daha ince dikmeler ilave edilmektedir.
Daha yakın bir geçmişte uygulanan ahşap iskeletli konutlarda, Amerikan iskelet sistemi tercih edilmiştir. Bu yönteme “Balon Çerçeve” veya “Amerikan Sistemi” adı verilmektedir.
Kullanılan Ahşap Elemanlar:
Boyutlar (cm ):
Düşey
Elemanlar
Köşe dikmeleri:
10/10, 10/12, 10/14, 12/12
Ara dikmeler:
10/10, 10/12, 10/14, 12/12
Kapı ve pencere dikmeleri:
10/10, 10/12, 12/12
Dik ve ara bölme dikmeleri:
8/10, 8/12, 10/12
Çapraz
Elemanlar
Köşe ve ara payandaları:
10/10, 10/12, 12/12, 12/14

Bu sistemin uygulanması sırasında dikkate alman esaslar sıralanacak olursa: Dikmeler 40 -50 cm. ara ile yerleştirilerek iki kat yüksekliğince devam etmekte, köşeler mümkün olduğunca çift dikme ile oluşturulmaktadır. Dikmeler arasına oturan veya parçalı payandalar yapılmaktadır. Kaplama, yatay kuvvetleri önlemek amacıyla genellikle çapraz olarak yapılmaktadır.
Ahşap iskeletli sistemlerin cephe kuruluşunda çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Dolgu malzemesi ve taşıyıcı kısım açıkta bırakılacağı gibi, dış yüzey sıva ile de kapatılabilmektedir. Ahşap iskelet sistemli konutlarda sıva olarak genellikle bağdadi sıva adı verilen; 3-5 cm. enindeki çıtaların, 3 cm. aralıklarla karkas arasına yerleştirilerek, ara dikmelere çakılması ve sıvanmasıyla yapılan kaplama tercih edilmektedir. En çok tercih edilen yöntem ise; dış yüzeyin ahşap malzemeyle kaplanmasıdır.

Dolgu malzemesi olarak genellikle kerpiç, tuğla, taş kullanılmaktadır.
Ormanlık bölgelerde ve özellikle Karadeniz Bölgesi’nde taşıyıcı çatkı aralan, yuvarlak ahşap elemanların yatay veya düşey şekillerde kullanılmasıyla doldurulmuştur. Dolgu malzemesinin üzerinin sıvanmadığı veya ahşapla kaplanmadığı durumlarda, iskelet kısma estetik şekillerde verilmektedir, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde uygulanmış ahşap karkas yapım sisteminin örneklerinden biri verilmektedir. Bu sistemde, yatay ve düşey taşıyıcı ahşap elemanlar ile elde edilen çatkı, ahşap ile tekrar küçük gözlere bölünmüş, gözler ise uygun büyüklükte işlenmiş taşlarla doldurulmuştur.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Ağaçların kurutulma işlemi nasıl yapılır

Ağaçlar genel olarak, üç etkene karşı korunmaktadır. Bunlar; kurtlarla böcekler, rutubet ile nem ve güneş ışınlarıdır.
Böcekler ve kurtlar, ağaçların kabuk ve yapraklarım yiyerek ağacın yaşamasını engellemektedirler. Aynca, ahşap içinde kanallar açarak kesitlerin zayıflamasına da neden olmaktadırlar.
Ahşap malzemenin çürümesi için mantarların ve kurtların ahşap üzerinde elverişli hayat şartlarına sahip olmaları gerekmektedir. Ahşabın özsuyu, bu canlılar için besleyici bir madde sayılmaktadır. Bu yüzden, bir ağacı herşeyden önce böceklere ve kurtlara karşı korumak gerekmektedir.
Ahşabın bu tür zararlılara karşı korunabilmesi için, ahşaba zehirli maddeler emdirilmekte veya zehirli boyalarla boyanmaktadır.
Küçük hayvanların ağaca tırmanmalarını engellemek için de, ağacın gövdesinde çok yapışkan maddeler kullanarak, bir kuşak yapılmaktadır. Bir ormandaki zayıf ağaçlar, mantarlara karşı savunmasız kaldıklarında, diğer ağaçlann da zarar görmemesi için kesilmekte ve ormandan dışan alınmaktadırlar.
Kesilen ağaçlar ormanda kurutulacaksa, bu ağaçların kabuklarına ve kesit yerlerine katranlı yağlar veya sodyumlu dinitrophenol sürülmektedir. Ahşabı kurtlara karşı korumak için; çinko klorür, bakır sülfat, çinko tannin, çinko sülfat, sodyum florür gibi maddeler de kullanılmaktadır. Çinko klorür 25 yıl süre ile koruma etkisini göstermektedir.

10 Mayıs 2015 Pazar

Keresteler nasıl korunmalıdır

Ahşabın korunması denince, gerek doğal, gerekse işlenmiş halde bulunan ahşap malzemenin, kullanım yerindeki dayanma süresinin uzatılması ile ilgili tedbirler akla gelmektedir.
Ağaç türüne göre değişiklik göstermekle beraber, koruma için herhangi bir tedbir almadan kullanılan ahşap malzemenin fiziki ve ekonomik ömrü sınırlı kalmaktadır. Özellikle mantarlar, böcekler, dış hava koşullan veya yangınla tahrip olması sonucu, ahşabın kullanım değeri azalmaktadır.
Ülkemizde ahşap malzeme, çoğunlukla herhangi bir koruma önlemi alınmadan, doğal halde kullanılmaktadır. Doğal halde kullanılan malzeme bitkisel ve hayvansal zararlılar tarafından tahrip edilerek kötü ve kullanılmaz bir hale gelmektedir. Böylece, bir yanda endüstriyel bir hammadde olan ahşap ziyan edilmekte, diğer taraftan da, bu tutum yeni bakım ve onarım masraflarını ortaya çıkarmaktadır.
Ahşap malzemenin korunması, üç farklı aşamada gerçekleştirilmektedir. Bunlardan ilki, ahşaba henüz ağaç halinde iken uygulanan koruma, İkincisi işlenme aşamasında ahşabı çeşitli yöntemlerle koruma, diğeri de ahşap malzemeye kullanım aşaması sırasında uygulanan korumadır.

 

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Kereste Nasıl Depolanmalıdır

İstenen rutubet derecesinde kurutulan ancak hemen kullanılmayacak olan ahşap elemanlar; böceksiz, kurtsuz ve mantarsız özel alanlarda bulundurulmaktadırlar.
Açık veya kapalı alanlarda depolanan ahşap elemanlar, topraktan nem ve havadan yağış almayacak şekilde yerleştirilmektedirler. Açık havada depolanan kereste istiflerinin üzerleri oluklu saç veya benzer malzemelerle örtülmekte, alt kısımlardan su akıntılarının geçmesi önlenecek şekilde yerleştirilmektedirler.
İstifler toprağa dokunmayacak şekilde ızgara üzerine alınmakta, bulundukları yerlerdeki kabuk döküntüsü, çalı, çırpı, ot gibi organik artıklar temizlenmektedir. Ayrıca, kereste yığınlarının altından da su almamaları sağlanmaktadır. Ahşabın yapısını bozmaması için, yığınlar zaman zaman yıkılmakta, iç kısımdaki keresteler dışa alınarak yeni yığınlar yapılmaktadır.
Kereste stoklarının yağmura, kara, güneşe ve şiddetli hava akımlarına karşı saklanması için en uygun çözüm, stokların kuru, iyi yapılmış, kapalı fakat havalandırma tertibatı bulunan depolarda saklanmasıdır.

Depolarda istiflenen keresteler üst üste dizilmekte, hava akımına imkan verecek şekilde aralarına çıtalar yerleştirilmektedir. En altta kalan parçaların yere değmesini önlemek için, keresteler ray veya sağlam ayaklar üzerine oturtulmaktadırlar.
Kerestelerin istiflendiği depolar, rutubetsiz olmakta ve iyi bir hava sirkülasyonu sağlanmaktadır. Aksi takdirde, ahşapta rutubetlenmeler oluşmaktadır. Bozulan, çürüyen keresteleri ayırmak ve çeşitli zararlı bakterilerin yayılmasına meydan vermemek üzere, stoklar zaman zaman kontrolden geçirilmektedir. Doğal yöntemlerle kurutulmuş ve 1-4 yıl süre ile depolanmış kerestelerde % 20 - 25 oranında su bulunmaktadır.
Çeşidi, sınıfı, tipi, boy ve kalınlıkları aynı olan ve bir seferde muayeneye sunulan kereste istifleri bir parti sayılmaktadır.

İstifin kolayca görünebilecek bir yerine konan levha üzerine; istif numarası, istifteki odun sayısı, istifin hacmi, kalınlık ve uzunluk grubu, sınıfı silinmeyecek bir şekilde yazılmaktadır. Tüm bu işlemlerden geçen keresteler, yapı inşaatında kullanılmak üzere hazır duruma getirilmektedirler.

8 Mayıs 2015 Cuma

Keresteleri Suni olarak nasıl kuruturuz

Suni yöntemlerle kurutulmuş olan ahşap, açık havada kurutulmuş ahşaba göre daha az rutubet almakta ve daha az çalışmaktadır.
Ahşabın suni olarak kurutulmasında kullanılan yöntemler; sıcak hava akımı ile kurutma, elektrik akımı ile kurutma, radyasyon ile kurutma ve basınçlı buharla kurutma yöntemleridir.
a) Sıcak hava akımı ile kurutma:
Kerestelerin boyutları, cinsleri ve istenen rutubet miktarlarına göre, özel fırınlar içinde, belirlenen sürat ve sürede, gereken ısı ve rutubet derecesinde sıcak hava dolaştırılarak yapılan bir işlemdir. Bu yöntemle kurutulan keresteler, düzgün ve aralarında hava sirkülasyonu sağlanacak şekilde istiflenerek, kapalı fırınlarda sıcak hava verilerek kurutulmaktadırlar.
Kurutma fırınına konan ahşap malzemeler aynı cins ve kalınlıkta olmaktadır. Özel hava sistemli büyük fırınlarda sıcak hava üflenerek kurutulan ahşabın nem oranını %12’den fazla düşürülmesi sonucu, bazı durumlarda ahşap üzerinde çatlamalar oluşabilmektedir.

b) Elektrik Akımı ile kurutma:
Bu yöntemde ısıtma kerestelerin en iç tabakalarından başlamaktadır. Parçanın iç kısmında dalgalı ve yüksek frekanslı bir elektrik akımı meydana getirilmekte ve keresteler içten ısıtılmaktadırlar. Dış hava ısıtılmadığı için daha soğuk kalmakta, böylece buharlaşma kolaylaşarak nem daha çabuk yok olmaktadır.
Ancak, şiddetli ve homojen bir elektrik alanı oluşturmak oldukça zor olacağından, daha çok, küçük ahşap elemanlara uygulanan bir yöntem olmaktadır. İlk defa, 1936 yılında Rusya’da uygulama alanına sokulan bu yöntem doğal kurutmaya göre bin kat daha çabuk sonuç vermektedir.
c) Radyasyon ile kurutma:
Kurutmanın daha derinlere kadar nüfuz edebilmesi için geliştirilmiş bir yöntemdir. Uygulamada özel radyasyon lambaları kullanılmaktadır.
Bu yöntemle, iğne yapraklı ağaç türlerinde 5-7 mm., geniş yapraklı ağaç türlerinde ise 2-3 mm’ye kadar kuruma sağlanmaktadır. Ancak, genellikle ufak çapta ve ince tabakalar halinde bulunan keresteler için iyi sonuç vermektedir. İşlem kısa sürmekte ve 2 mm kalınlığındaki parçalar, birkaç saat içinde iyice kurutulmaktadırlar.
d) Basınçlı buharla kurutma:
Kurutma fırınlarına yerleştirilen kerestelere ısısı ve basıncı yavaş yavaş yükseltilen basınçlı buhar verilmekte ve böylece iç nem yüzeye çıkarak, istenen rutubet elde edilmektedir. Daha sonra buhar bacalarla dışarı atılmaktadır. Basınçlı buharla kurutma yönteminde, bütün bu işlemler bittikten sonra, çatlama olmaması için keresteler 5-6 ay normal koşullarda bekletilmektedirler.
Yukarıda sayılan bütün bu kurutma işlemlerinin çoğunda, kerestelerin bünyesinde çatlama olmaması ve kurutma işleminin hızlanması için, ahşap yüzeyine püskürtme veya daldırma yoluyla birtakım kimyasal bileşikler tatbik edilmektedir. Ahşap, şeker, glikoz, üre veya uygun tuzlarla hazırlanmış banyolar içine daldırılarak belirli bir süre bekletilmektedir. Bu madenlerin çözeltilerinin ahşabın yüzeyine sürülmesi veya püskürtülmesi ile de bu işlem gerçekleştirilebilmektedir. Bu maddeler ahşabın yüzeyine lcm. kadar nüfiız ederek, büzülmeye ve çatlamaya engel olmaktadırlar. Bu şekilde işlem gören ahşap malzeme, normal durumdaki süresinden daha çabuk ve daha iyi şartlar altında kurumaktadır

 

7 Mayıs 2015 Perşembe

Ahşap doğal olarak nasıl kurutulmalıdır

Doğal kurutma; ahşabın açık havada bırakılarak kurutulmasıdır. Doğal kurutma yönteminde, ahşaplar aralarında boşluk bırakılacak şekilde istiflenerek, bu boşluklardan havanın geçmesi sağlanarak yapılmaktadır (Resim 2.10-2.11).
Doğal kurutmada rutubet miktarı en fazla %12- 15 oranına kadar düşürülebilmektedir. Ahşabın cinsine ve kurutulduğu mevsime göre, ahşabın açık havada kurutulması için gerekli olan istif kurallarına ve istif sürelerine uymak gereklidir. Kerestelerin istifleneceği alanların zeminin düz ve beton olması uygundur. Bunun mümkün olmadığı durumlarda, zemine kuru çakıl, kırma taş, yanmış kömür artıkları serilmektedir. İstiflerin altında ot, yeşillik, talaş, tahta parçası veya nebati toprak bulunmaması gerekmektedir.
Bunun sebebi, bu maddelerin çürümesinden meydana gelen koku ve bakterilerin ahşabın bünyesinde tahribat yapmasıdır. Uzun süre kullanılan istif alanlarında, yılda en az bir defa otlarla mücadele etmek gerekmektedir.

Birlikte istiflenen kerestelerin aynı cins ve aynı boyutta keresteler olmasına ve istif yüksekliğinin taban genişliğinin üç mislini aşmamasına dikkat edilmektedir. îstif yüksekliği genellikle 4-5 metre kadar olmaktadır.
Açık havada kurutulacak olan kerestelerin istiflenmesinde; alt taraftan hava akımına uygun bir boşluk sağlamak ve ahşabı uygun miktarda yükseğe kaldırarak toprakla temasını kesmek için istif ayaklan kullanılmaktadır. Bu ayaklar esnemeyen, üzerindeki yükün ağırlığını taşıyabilecek mukavemete sahip ve mantar enfeksiyonlanna sebep olmayacak malzemelerden yapılmaktadır. Aynca, ayaklar istiflerin altındaki hava akımını engellememekte, aynı zamanda keresteleri toprak yüzeyden yukarıya kaldırarak, toprağın rutubet etkisine karşı koruma sağlamaktadırlar. İstif ayaklan olarak ahşap malzeme kullanmak ve bu ayakların doğrudan doğruya toprakla temas etmesi uygun olmamaktadır.
Bunun sebebi, ayakların kısa sürede çürüyerek istifi yıkması ve içlerinde bulunabilecek mevcut mantarların, istiflerde bulunan sağlam ahşaplara da zarar vermesini önlemektir. İstif ayağı olarak genellikle; beton, taş veya tuğla ayaklar tercih edilmektedir. İstife giren yağmur suyunun akmasını sağlamak için, istif boyunca metre başına 2 cm’lik bir meyil verilmektedir.
Kerestelerin yağmur ve güneş etkisinden korunmalarını sağlamak için, istiflerin üzeri uygun bir örtü ile örtülmektedir. Örtü malzemesi olarak, kalitesi düşük tahta parçalarının birbirine birleştirilmesi ile oluşan bir örtü veya paslanmaz saç, etemit, ondülin gibi levhaların birleştirilmesiyle oluşturulan örtüler kullanılmaktadır. İstif üzerine konan örtü, yağmur sularını kolaylıkla akıtacak şekilde, bir tarafa doğru eğimli olmakta, hava akımını sağlamak için istifin üst kısmından uygun bir miktarda yüksekte ve fırtına gibi doğa olaylarına dayanıklı olacak şekilde yapılmaktadır.

İstiflerde doğal olarak kurumaya bırakılan kerestelerin rutubet miktarları ve kuruma durumları, zaman zaman tespit edilmektedir, ahşabın rutubet derecesini belirlemedeki en kesin yöntem; içindeki su miktarının belirlenmesidir. Bu işlem için, elektrikli özel rutubet ölçme makineleri kullanılmaktadır.
Kurutma süresi, kerestelerin kurutulduğu bölgenin hava sıcaklığına ve nem durumuna bağlıdır. Kurak, sıcak ve rüzgarlı bölgelerde ve mevsimlerde kuruma daha çabuk olmaktadır. Ilık iklim bölgelerinde açık havada yapılan kurutma işleminde, ahşabın nemi en fazla % 13 - 17 oranına düşmektedir. Nem oranının daha fazla düşürülmesi gereken durumlarda suni kurutma yöntemlerine baş vurulmaktadır.
Genel olarak; sonbahar veya kış başlangıcında istiflenen meşe, kayın, gürgen gibi sert ağaçlar, sonbaharda; ilkbaharda istif edilen çam, köknar gibi yumuşak ağaçlar ise en geç sonbaharda kuru hale gelmektedirler.
İlkbaharda istiflenen 2,5 cm kalınlığındaki yumuşak ağaçlardan elde edilen keresteler, uygun kuruma şartlan altında yaz aylarında , 5 cm kalınlığındaki keresteler ise sonbaharda, yaklaşık %20 oranında rutubet derecesine kadar kurumaktadırlar. Sonbaharda istiflenen 2,5 cm kalınlığındaki sert ağaçlardan elde edilen keresteler yaz aylarında; 5 cm kalınlığındaki keresteler ise sonbaharda, yaklaşık % 20 oranında rutubet derecesinde kurumaktadırlar.

 

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Ağaç nasıl kurutulmaktadır

Ahşabın kurutulmasının amacı; içinde %50 hatta %100 oranında nem bulunan yaş ahşabın nemini kullanma şartlarına uygun duruma getirmektir. Ahşabın kuruması içindeki suyun buharlaşmasıyla olmaktadır.
Ahşabın bulunduğu ortamdaki havanın rutubet miktarının az olması, buharlaşmanın hızlanmasını sağlamaktadır. Ahşabın etrafındaki havanın devamlı olarak değişmesi sağlanırsa, kuruma daha çabuk olmaktadır. Yüzey ve yüzeye yakın kısımların kuruması ile daha iç yüzeydeki su dışarıya çıkmak istemektedir. Bu hareketlenme hücrenin bünyesinde yaklaşık %15 oranında su kalana kadar devam etmektedir. Ahşap yeterince kuruduktan sonra, rutubetini kaybetmemektedir.
Ormanda kurumaya bırakılan ağaçların birdenbire ve yalnızca bir yönden kurumaları uygun görülmemektedir. Aksi takdirde, ağacın kuruyan üst kısımlan küçülerek çatlamakta ve bunun önüne geçilememektedir. Ağacın emniyet gerilmelerini çok azaltmayan bu çatlaklar, yazın kesilen ağaçlarda daha çok ve derin olmaktadır.
Ormanda kuruyan ağaçların suyu, yaklaşık olarak, % 50’den, % 30’a düşmektedir. Bir ağacın her yerinin aynı derecede kurumasını sağlamak için kesilen yerler, kil, kağıt veya tahta ile örtülmektedir. Bu malzemeler, özsuyun çabuk uçmasını engellemektedirler. Sıcak günlerde kurumaya bırakılan ağaçların kabuklan yer yer çıkarılmakta ve bu ağaçlar arasında havanın hareket etmesi sağlanmaktadır.
Tomruklar kereste haline getirildikten sonra, kullanım amaçlarına göre; doğal veya suni yöntemlerle kurutulmaktadırlar.

5 Mayıs 2015 Salı

Tomruk Nasıl Biçilir

Ormanda kesilip dallan ayrılan ve kabuğu soyularak havada kurumaya bırakılan tomruklar, küçük çaplı atölyelere veya kereste fabrikalarına getirilip biçilerek, inşaatlık kereste haline getirilmektedirler.
Kesiti yuvarlak olan tomruktan, keskin köşeli inşaatlık kereste elde edilmek istenirse, yaklaşık olarak, tomruk hacminin üçte biri kadar malzemeden zaiyat olabilmektedir. Büyük bir kısmı mekanik araçlarla ve kısmen de kimyasal etki ve maddelerden faydalanarak inşaat malzemesi haline getirilen ağacın, yapı malzemesi olarak kullanılmak üzere geçirdiği işlemler sıralanacak olursa:
Ağaca uygulanan ilk işlem, çeşitli kurallara göre kesilmesi, dallan ve budaklannın yontularak tomruk haline getirilmesidir.
Ormandan kesilip tomruk haline getirilen ağaçlar, öncelikle ilaçlanmaktadırlar. Tomruklar, kereste haline getirilinceye kadar açık havada istiflenerek bekletilmektedirler. Ancak, tomrukların özsularını tamamen kaybetmeden kısa sürede kereste haline getirilmeleri gerekmektedir.
Fabrikaya getirilen tomruklar, tomruk transportörleriyle taşınarak işleme alınmaktadırlar.
Tomruklar, arabalı şerit testere adı verilen, ana tomruk kesme makinasında kesilerek kereste haline getirilmektedirler.

Tomrukların kesilmesinde, çoklu dilim makinesi ve çift baş kesme makinesi adı verilen farklı araçlar da kullanılmaktadır. Kesilen tomruklar kereste haline getirildikten sonra, taşıyıcı rulolar yardımıyla fabrika dışına taşınmaktadırlar.
Tomruktan ayrılan ve bir yüzleri yarım yuvarlak olan parçalara kapak tahtası denmektedir. Bu parçalar ya yakacak olarak, ya da yapı alanında önemsiz kısımlarda kullanılmak üzere ayrılmaktadırlar.
Küçük işletmelerde tomruklar, testere, bıçkı gibi basit aletler veya daha gelişmiş bıçkı makineleriyle biçilerek kereste haline getirilmektedirler.

Biçme, tomrukların çeşitli kesici aletlerle, kesme; odunların bıçaklı makinelerle, yontma ise tomrukların yontucu aletlerle istenen biçim ve boyutlara ayrılması işlemidir.
Biçme metodları, gerek kullanılan makineler, gerekse tomruğun bölünmesi bakımından çeşitlidir. Ağacın cinsine ve kullanılacağı işe göre tomrukların biçilmesinde çeşitli metodlar kullanılmaktadır.
Kalas Biçme: Tomruktan dört kapak alınarak yapılan biçme şeklidir. Ortadan çıkarılan kalas köşeli ise kenarlı kalas, kapakları ince alınmış ise yuvarlak veya dolu kenarlı kalas adını almaktadır. Büyük çaplı tomruklarda kalaslar birkaç parçaya ayrılmaktadırlar. Bu şekilde biçilen tomruklarda, yaklaşık % 20 oranında kapak firesi olmaktadır.

Paralel Biçme: Tomruğun aynı veya değişik kalınlıklarda, paralel olarak kesilmesiyle yapılan biçmedir.
Önemli yerlerde kullanılmayacak ağaçlar genellikle bu şekilde biçilmektedirler. Çıkan tahtaların yanlan kavislidir. Bu çeşit biçmede, senelik halkalar özden uzaklaştıkça yüzeye yatay duruma gelmekte, bu nedenle eğilme fazla olmaktadır
Sırt Biçme: Bu tür biçmede, öncelikle karşılıklı iki kapak alınmakta, daha sonra tomruk çevrilerek paralel biçme yapılmaktadır. Böylece çıkan tahtaların kenarları da düz olmaktadır.
Şeritleme Biçme: Bu yöntem, büyük çaplı ve çok değerli olmayan ağaçlara uygulanmaktadır, özden bir kalınlık alındıktan sonra, bu yüzeye dik olarak paralel biçme yapılmaktadır.

Merkezi Biçme: Tomruktan birbirine dik iki öz tahta alınması ve kalan parçaların çemberden merkez yönünde paralel olarak biçilmesi işlemidir. Senelik halkalar parça yüzüne dik gelmekte ve eğilme azaltılmış olmaktadır. En uygun biçme yöntemlerinden biri olmasına rağmen, kesimdeki güçlüğü ve fazla fire vermesinden dolayı, özel durumlarda yapılmakta olan biçme işlemidir.
Putlama Biçme: Özleri çıkarılmış olarak, tomruğun orta kısmından tahtaların alınmasıyla yapılan biçme işlemidir. Senelik halkalar yüzlere dik olarak gelmektedirler.
Prizma Biçme: Tomruktan karşılıklı birkaç sırt tahtası alındıktan sonra, tomruk çevrilerek paralel biçme yapılmaktadır.

Elde edilen kerestede fazla miktarda iç odun bulunmaktadır. Bu biçme şeklinde özden de bir kalınlık alınırsa, parçalar özlü olanlara göre daha düzgün şekil almaktadır. Özden bir kalınlık alındıktan sonra, tomruk çevrilerek, bu yüze dikey durumda paralel olarak biçme yapılmaktadır.
Uygulanan tüm bu biçme metodlarının ana amacı; elde edilen kerestede eğilme, çekme gibi çalışmanın az olmasını sağlamak, işçilik ve fire bakımından ekonomi sağlamaktır.
Belirtilen bu yöntemlerle biçilen keresteler, şekil ve boyutlarına göre; direk (dikme), kiriş, kadron, lata, kalas, çıta ve tahta olarak isimlendirilmektedirler.
Direk (Dikme): Yuvarlak, köşeli veya kare kesitli kerestedir. Ağacın ortasından çıkmış olması ve kesitinin her iki boyutunun aynı olması sebebiyle burkulmaya karşı mukavemeti iyidir. Yapıda, taşıyıcı dikme olarak kullanılmaktadır. Boyutları,
14/14 cm.’ den, 24 / 24 cm’ye kadar değişmektedir.

Kiriş: Dikdörtgen kesitli ve kısa kenar ile uzun kenar oranı 1/3 - 5/7 arasında değişen kereste cinsidir. Kiriş denilmesi için, dar kenarının 7cm’den küçük olmaması gereklidir.
Kadron: Kare kesitli kerestedir. Genellikle kalıplarda veya ahşap duvar inşaatında dikme olarak, ahşap döşeme kaplaması altında yastık olarak, çatı makaslarında ise dikme (baba) olarak kullanılmaktadır. Boyutları 4 / 4 cm’den başlayarak, 12 / 12 cm arasında değişmektedir.
Lata: Küçük dikdörtgen kesitli kerestedir. Kalıplarda ızgara olarak, çatıda mertek ve kuşaklama olarak kullanılmaktadır. Kalınlığı 2-4 cm., genişliği 5-12 cm. arasında değişmektedir.
Kalas: Uzun ve dikdörtgen kesitli kerestedir Kalıp ve ahşap döşemelerde kiriş olarak kullanılmaktadır. Kapı kasaları da kalaslık keresteden çıkarılmaktadır. Kalınlığı 4-10 cm., genişliği 8-35 cm. arasında değişmektedir.
Çıta: Genişliği 2.5 cm, kalınlığı 1 - 2 cm. arasında değişen, dikdörtgen veya kare kesitli parçalardır. İkinci derece işlerde, bağdadi sıvaların çıtalarında, kagir kısımların ek yerini örtmede, iki ahşap elemanın geçme yerini kapamada; köşeli, profilli veya yarım yuvarlak kesitli olarak kullanılmaktadır.
Tahta: 1 - 3.5 cm. kalınlığında ve 8cm genişlikte biçilen en ince kerestedir. Kalıplarda, iskele bağ kuşaklarında, tavan, döşeme ve duvar kaplamalarında, kiremit altlarında kullanılmaktadır.

3 Mayıs 2015 Pazar

İğne Yapraklı Ağaçlar ve Kullanıldığı alanlar

Bu tür ağaçların odunu daha yumuşak olup, işlenmesi daha kolay olmaktadır. Türkiye ormanlarında daha çok bulunmaları ve daha ucuz olmaları, yapıda daha fazla kullanılmalarını sağlamaktadır.
Çam: Türkiye ’ nin tüm bölgelerinde yetişen bir ağaç türü olan çam ağacı çoğunlukla, Akdeniz ve Ege sahilleri, Kuzeydoğu Anadolu, Toroslar ve Karadeniz Bölgesi’nde yetişmektedir. Çamların en önemli türleri; Sarı Çam, Kara Çam ve Kızıl Çam’dır.
Çam ağacı, ülke ormanlarını % 38.5 gibi bir oranla kaplayan ve en geniş orman sahasına sahip olan bir ağaç cinsidir.

İğne Yapraklı Ağaçlar
* Çam
* Köknar
* Ladin
* Sedir
* Servi
* Ardıç
* Porsuk
Boyu 40 metreye ulaşabilen çam ağacı, yüksekliği 1200 metreden 1600 metreye kadar uzanan alanlarda yetişmektedir.
Diri odunu kırmızımsı veya sarımsı beyaz, öz odunu kırmızımsı kahverengidir. Çok sayıda reçine kanalları bulunmakta ve bu kanallar çıplak gözle dahi fark edilmektedir. Özgül ağırlık bakımından türleri arasında farklar bulunmaktadır.
Çam ağacının odunu orta derecede yumuşak bir odundur. Orta derecede eğilme ve şok direncine sahiptir. Elastikiyeti iyi ve çalışması azdır. İşlenmesi kolay, tutkallanma ve çivi tutma kabiliyeti yüksektir.
Yapıda kullanıldığı yerler; taşıyıcıda; kalıplar, döşeme ve duvarlar; kaplamada iç ve dış duvar ve kaba döşeme kaplamaları, süpürgelikler; doğramalarda iç ve dış kapılar, pencereler, panjur ve kepenkler; çatıda, çatı elemanlarıdır.
Köknar: Karadeniz, Toroslar, Uludağ ve Kazdağ’da yetişmektedir . Türkiye ormanlarında işgal ettiği alan bakımından çam, meşe ve kayından sonra dördüncü sırada gelmekte ve orman sahasının % 6.8’ini kaplamaktadır.
Köknar odununun rengi beyaz veya kırmızımsı beyazdır. Odunu parlak değil, donuktur. Hafif ve yumuşaktır. Lifleri düzgün olduğundan kolayca yarılabilmekte ve rahatlıkla işlenebilmektedir.
Dayanıklılığı ve şok direnci düşüktür. Çok iyi çivi tutmamakta ve boyayı iyi bir şekilde kabul etmemektedir. Ayrıca, kolayca kurutulmasına rağmen rutubetli şartlara karşı dayanımı iyi değildir.
Yapıda taşıyıcı, kaplama, doğrama ve çatı elemanı olarak kullanılmaktadır.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Ahşabın yaygınlaştırılması gerekmektedir

A.B.D.'nde konutlann % 92'sinin ahşap olması, ormanlık alanı bulunmayan İngiltere'de ahşap karkasın "geleceğin konutu" olarak ilan edilmesi, ahşabı yeniden tanımamız gerektiğini önemle vurgulamaktadır.
Pek çok üstün özelliklere sahip bir yapı malzemesi olan ahşabı, çağımızın getirdiği teknik olanaklarla yeniden tanımak ve çağdaş koşullar altında yeniden kullanmamız gerekmektedir.
Ahşap, yapı üretiminde, her devrin yaşam koşullarına uyum sağlayacak çözümlere açıktır. İnsanlığın ilk varolduğu andan itibaren, pek çok ihtiyaca karşılık verebilen ahşabın, bir yapı malzemesi olarak özellikleri ne yazık ki, tam olarak bilinememektedir. Bu konu üzerinde yapılacak araştırmayla, ahşap malzemenin fiziksel, mekanik ve estetik gibi, kendine özgü özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır.
Günümüzde, ormanlarımız üzerine yapılan olumsuz etkilerin, ülkemiz ormanlarını oluşturan ağaç türlerinin, üretim ve tüketim durumlarının bilinmesi gereği doğmuştur.
Bugünün Türkiye'sinde, ormanlarımızın yetersiz kalması dışında, konutlardaki ahşap kullanımındaki düzensizlik, üzerinde önemle durulması gereken bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eski Türk Evi'nde geniş bir uygulama alanı olan ahşabın, günümüz konutlarında kullanımı ile ilgili son durumun belirlenmesinde, ahşap malzemenin konutlardaki geleneksel kullanım yerinin ve şeklinin öncelikle incelenmesinde fayda vardır.
Fonksiyonel olduğu kadar, dekoratif bir anlayışla da konutlarda geniş bir uygulama alanı bulmuş olan ahşabın, kullanım şartlarının tam olarak bilinememesi ve yapıda bilinçsiz bir şekilde yer alması, bugün ahşabın elde edilmesi ve yapıda kullanılmasıyla ilgili çeşitli sorunlar yaratmaktadır.
Gittikçe çoğalmakta olan nüfus, gelişen teknolojiye paralel olarak ihtiyaçların artması, hammadde yetersizliği, bilinçsiz ve yanlış kullanımlar gibi pek çok etkenin, ahşabın günümüz konutlarındaki kullanımını etkilediği gözler önündedir. Dolayısıyla da, ahşabın yapıda en uygun şekilde nerede ve nasıl kullanılması gerektiğinin belirlenmesi konusunda bir çalışma yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Yapılan araştırmada, ahşap malzemenin, yapıda kullanılan türlerine göre, organik yapısı ve özellikleri ile ilgili bilgiler verilecektir. Bu doğrultuda, ahşabın Türkiye ölçeğinde, geşmişten günümüze kadar geçen sürede, konutlardaki kullanım alanlarının belirlenmesine çalışılacaktır.

1 Mayıs 2015 Cuma

Ahşabın Taşıyıcı iskelet olarak kullanımı

Ahşabın yapılarda taşıyıcı iskelet olarak kullanılmasındaki önemli aşamalardan biri 20. yüzyıl başlarında olmuştur. I. Dünya Savaşı 'nın başlamasıyla birlikte, savaş malzemeleri için değerli bir hammadde olan çeliğin yapı alanından çekilmesiyle, yapılarda ahşap kullanma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Daha sonraları, teknolojinin giderek ilerlemesi sonucu, insanlığın ihtiyaçları da artış göstermiştir. Hammadde yetersizliğinden dolayı, demir ve çelik bir müddet daha, yapı alanından uzak kalmıştır. Bu da, yapılarda ahşap kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Böylece, ahşap daha çok sayıda ve değişik fonksiyonlu yapıda kullanılabilmiştir. Bu sayede, ahşapla ilgili bilimsel araştırma ve çalışmalar artmış ve bu da, başarılı sonuçların elde edilmesinde yararlı olmuştur. Ahşabın çeşitli dış etkilere karşı korunması ile ilgili çalışmalar, bu dönemde büyük bir aşama kaydetmiştir.
Ahşabın gelişmesindeki diğer bir büyük aşama, II. Dünya Savaşı sırasında olmuştur. Bu dönemde; sıcak, soğuk ve her türlü iklim koşuluna dayanıklı olan yapay reçine tutkalının bulunması, yapılarda ahşap kullanımının artmasına büyük katkıda bulunmuştur.
Gelişen tutkallı ahşap yapı elemanlarıyla, ahşap yapım tekniğinde büyük bir ilerleme sağlanmıştır. Kullanılan bugünkü tekniklerle, ahşap, istenilen kesit ve boyutta kullanılabilen bir yapı malzemesi durumuna gelmiştir.
Ahşabın 20. yüzyılda önem kazanmasının nedenlerinden biri de, mimarlık tarihine damgasını vurmuş olan ünlü mimarların çalışmalarıdır. 1930 - 1939 yıllarında, özellikle F.L. Wright, R. Neutra gibi ünlü mimarlar, geleneksel bir malzeme olan ahşabı, ileri yapı teknikleri ile kullanarak, çok güzel örnekler vermişlerdir.
Ülkemizde 1927'lerde ahşap yapı yapma yasağı konulduğundan beri, günümüze kadar ahşap yapı teknikleri uygulanmamış ve öğretilmemiştir. Önümüzdeki sorunlardan biri, elimizde kalmış olan ahşap yapı stokumuzun restore edilerek korunması, bir diğer sorun da, hızla artan konut ihtiyacımızı karşılamak için, ahşaptan yararlanabilmek üzere, yapının bir çok alanında ahşabı kullanma bilgisinin kaybolmuş olmasıdır (16).
Türkiye'de, 20. yüzyılın başlarından itibaren, betonarmenin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, ahşabın kullanım alanları kısıtlanmıştır. Çağdaş teknikler ahşabı yanmaya, suya ve kurtlanmaya karşı dayanıklı hale getirebilse de, az bulunuşu ve çağdaş gereçlere göre daha pahalı oluşu, ahşabın kullanım alanını giderek daraltmaktadır. Ahşap, yapıda giderek tamamlayıcı öğelerde kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzde ekonomik koşullar nedeniyle, doğal ahşap şekil değiştirmekte ve yerini yavaş yavaş, ahşaptan üretilmiş yapay malzemelere bırakmaktadır.
Anadolu'da ahşabın yapı malzemesi olarak kullanımının ilk çağlara kadar uzandığını gösteren kanıtlar vardır. Binlerce yıllık bir geleneğin, 20. yüzyılın başlarından itibaren, unutulmaya başlanması üzücüdür.